Türkiye Ortadoğu'yu barıştırmayı kafasına koydu

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Beyrut ziyareti sırasındaki özel oturumda Araplarla İsrail arasında bir uluslararası barış konferansı yapılması düşüncesine karşı çıktı.

Davutoğlu, böyle bir konferansın 1991 Madrid konferansı gibi müzakerelere başlama etkinliği olarak değil, barış anlaşmaları imzalanmasıyla sonlanacak ikili Arap-İsrail müzakerelerinin sonucunda düzenlenmesini yeğledi. Madrid konferansı, (Ürdün'le barış dışında) kapanmayan ikili müzakere sürecini başlatmıştı.

Davutoğlu Beyrut'a müzakerelere dönme çağrısı yapmak için gelmedi. Daha da önemlisi, Türkiye'nin, geçen yılın sonlarında İsraillilerin Gazze'ye savaş açarak ve bu yılın başında en aşırılıkçı hükümetlerinden birini seçerek bitirdikleri Suriye süreciyle ilgili bir hareketlenmesi olduğu mesajını da vermedi.

Barış süreçleri açısından, Davutoğlu'nun Türk hareketlenmesine alternatif veya rakip gibi göstermekten kaçındığı bir Amerikan hareketlenmesine bel bağlayanlar var. Ankara açısından bu hareketlenme ciddi; zira eski ABD başkanı George W. Bush'un destek aldığı önleyici savaş seçeneğini Barack Obama'nın izlediği önleyici diploması seçeneğiyle değiştirecek.

Obama yönetiminin George Mitchell'i Ortadoğu özel temsilciliğine seçmesi bu hareketlenmenin ciddiyetine kanıt olarak gösterilebilir. Amerikan Yahudi çevrelerinden uzakta olan Mitchell, en azından Araplar ve İsraillilerle ilişkilerde tarafsızlığa dayanan bir yetkiyle bu mevkiye gelen ilk özel Amerikalı temsilci. Bu durum onun Filistin veya Arap tarafına meyledeceği anlamına gelmez, ancak tarafların tutumlarını ve taleplerini dikkate alabilir.

Bu bağlamda Türkiye Amerikalılar için rakip güç olmaktan çok cesaretlendirici veya destekçi güç olarak görünüyor. Türkiye bu yüzden uluslararası konferansın yapılmasına zemin hazırlayacağı düşünülen ikili görüşme kanallarının açılmasına yeniden katkıda bulunmak istiyor. Türkiye, İsrail'in aşırılığıyla, Filistin'in karışıklığıyla ve Suriye'nin temkinliliğiyle mücadele eden bölgesel ve ılımlı Müslüman bir güç olduğunu bir kez daha kanıtlama arzusunda. (Lübnan gazetesi Sefir, 6 Ağustos 2009)

 

Kaynak: Radikal