Dünya hızla değişen bir güvenlik ortamı ile karşı karşıya. Bu değişim süreci özellikle küreselleşmenin etkisini artırması ile ivme kazandı. Küreselleşme güvenlik dinamiklerini farklı yollardan etkilemeye devam edecek, iklim değişikliği yiyecek, su ve toprak gibi temel ihtiyaçlarımızı önemli ölçüde daraltacaktır. Enerji ve doğal kaynaklar için artan küresel rekabet, güvenlik ve ekonomi arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlayacaktır. Bunun yanı sıra, bilgi teknolojilerine artan gereksinim halklarımızı siber saldırılara karşı daha savunmasız kılacaktır.
Geride kalan yıllar içerisinde, bütün milletler küreselleşmenin sadece ekonomileri serbestleştirme, insanları yoksulluktan kurtarma ve demokratik değerleri destekleme aracı olmadığının farkına vardı. Maalesef küreselleşme eşzamanlı olarak radikalizmi ve terör tekniklerini toplumlarımıza yayıyor. Bu ayrıca nükleer, biyolojik ve kimyasal silah programları gibi en tehlikelileri de dahil olmak üzere maddelerin serbest dolaşımını kolaylaştırıyor.
Peki, nasıl karşılık vermeliyiz? Sadece bir tek cevap var, bu da güvenlik işbirliğine yeni bir bakış açıları getirmek: Kurulmuş coğrafi, kültürel ve kurumsal bağların ötesine geçebilen ve milletler ve organizasyonlar arasında nitelikli işbirliği oluşturan cesur ve yaratıcı bakış açıları...
Akdeniz Diyaloğu ülkeleri
NATO küresel bir organizasyon olma yolunda ilerlemektedir. NATO’nun geleneksel sorumluluk bölgesinin dışına çıkan ilgi alanı, ‘Bağlantı Ülkeleri’ grubu ile yenilenen işbirliği, Körfez ülkeleri ile ‘İstanbul İşbirliği Girişimi’nin ve Akdeniz Diyalogu ülkeleri ile olan ilişkilerinin sonucunda önemli ölçüde genişlemiştir. Gelecekte bu çerçeve daha da genişletilebilir. Ancak NATO bu ortaklıkların özünü kuvvetlendirmek için daha çok çalışmalıdır.
Uluslararası güvenlik destek birimi (ISAF) ‘nin Afganistan’daki operasyonları 2003 yılından beri NATO için çok önemli bir misyon olmuştur. Inanıyorum ki Afganistan’daki barış ve istikrar yalnızca bölge için değil aynı zamanda bütün dünya için büyük öneme sahip. Bu sebeple Afganistan’daki başarısızlığın hem birlik hem de bütün dünya için ciddi bir engel olacağı kanısındayız.
Türkiye NATO’nun Afganistan’daki operasyonlarına en baştan beri destek sağlamaya çalışmıştır. Bu bağlamda ISAF Komutası ve Kabul bölgesel komutasını iki kez üstlendik. Türkiye olarak, gücümüz dahilinde, Kasım 2010’a kadar devam edecek olan Kabul bölgesel komutasının sorumluluğunu üstlenerek bu süreçte azami desteğimizi sağlamaya devam ediyoruz.
Bugün yeni birliklere ve araç-gereçlere gerek duyulan bir ortamda, birliklerimizin sayısını ve kalitesini daha önceden artırmış olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Yeni kurulmuş olan NATO Afganistan eğitim misyonu (NTM-A) Afgan Güvenlik güçlerinin desteklenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu misyon aynı zamanda ülkenin ‘Afganlaşma’ sürecini ileri götüren bir araç olacaktır.
Biz şu ana kadar NTM-A genel merkezine personel desteği sağladık ve bizim Afgan Askeri Eğitim Enstitüsü’ne sağladığımız destekler NTM-A’nın bünyesinde hizmet veriyor olacaktır. Afganistan’a askeri ve lojistik olarak ve eğitim öğretim alanında desteğimizi sürdürmeye kararlıyız.
Kosova’daki gelişmeler
Türkiye Kosova’daki siyasi gelişmeleri de çok yakından takip etmektedir. KFOR operasyonlarına en büyük desteği sağlayanlardan biridir ve gerekli yardımı sağlamaya devam edecek güç ve istikrar hala sürdürülmektedir. Önemli ölçüdeki personel desteğimizin yanı sıra, NATO tarafından sürdürülebilir aşamada güven bölgesi temin etmek için işletilen güven fonlarına bağışlarda bulunduk. Buna ek olarak, Kosova Güvenlik Güçleri’nin desteklenmesi için gereken teçhizat yardımını yapmaya da hazırlanıyoruz. Umuyoruz ki Kosova yakın bir zamanda Avrupa-Atlantik topluluğuna yakın ve kendine güvenen bir ülke olur.
Son olarak Doğu Afrika ve Somali’deki ciddi tehdit oluşturan, korsanlık faaliyetlerine değinmek istiyorum. NATO’nun Somali’deki korsan faliyetlere karşı yürütülen operasyonlara katılması uluslararası çabalara büyük katkı sağlamıştır.
İnanıyoruz ki NATO başta olmak üzere, uluslararası organizasyonların korsanlık karşıtı faliyetlere uzun süreli müdahalesi, uluslararası barışa ve güvenliğe çok önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.
Şimdi de birliğin Yeni Stratejik Konsepti ile ilgili görüşlerimi belirtmek istiyorum. Birlik şu anda 1999’dan itibaren devam eden Stratejik Konsepti’ni yenileme süreci içerisindedir.
Yeni Stratejik Konsept, NATO’nun temel amaç ve sorumluluklarını içermektedir ve Konsept’in nükleer politika, ortaklık, değişim ve gelecek komuta ile Birliğin güç yapılanması gibi hayati öneme sahip konulardaki gözden geçirilen politikaları içermesi beklenmektedir.
Değişen güvenlik ortamının dinamiklerini ve şu anki ekonomik durumu göz önünde bulundurarak aşağıdaki meseleler NATO’nun Yeni Stratejik Konsepti bağlamında bizim için büyük önem arz etmektedir:
İlk olarak birliğin dayanışmasına bütünlüğüne ve uyumuna en güçlü şekilde vurgu yapmalı ve NATO’nun gelecekteki görev ve sorumluluklarını açık bir şekilde tanımlamalıdır. NATO’nun güvenlik ortamına katkı sağlayabileceği çevreler de tanımlanmalıdır.
NATO’nun tarihi başarısı ve benzersizliği Washington Anlaşması’nın 5. maddesinde taahhüt edildiği gibi temel amacından kaynaklanmaktadır. Her şekilde muhalifler arasında 5. maddenin birliğin uyumunu sağlayan temel hüküm olduğu konusunda ortak bir anlayışın var olduğu açıktır. Biz 5. maddeye olan bu bakış açısını sevinçle karşılamaktayız.
5. madde dışındaki sorumlulukların birliğin bu ana görevini gölgede bırakmasına izin verilmemelidir.
Birliğin ‘dayanışma prensibi’ esastır ve doğrudan birliğin güvenilirliği ile ilintilidir.
1999 Stratejik anlayışında belirtilen numaralandırılmış beş temel güvenlik hizmetinin birleşimi NATO’nun niteliklerini yansıtmaktadır. Aynı zamanda Birlik içerisinde bu hizmetlerin daha iyi bir şekilde nasıl ortaya koyulacağı ile ilgili müzakerelerin yapılması gerekmektedir.
NATO’nun Transatlantik diyalogunda temel forum olarak kalması kilit öneme sahiptir. NATO’nun Birlik üyeleri arasındaki başlıca Transatlantik güvenlik istişare forumu olarak kalmaya devam etmesi gereklidir. Oybirliğine bağlı olarak karar verme Türkiye tarafından Birliği pekiştiren en önemli birleştirici olarak algılanmaktadır. Bu sebepten Birlik üyeleri arasında bu konuda da ortak bir anlayışı sevinçle karşılamaktayız.
NATO sadece süren operasyonların askeri ve teknik detayları ile ilgilenen askeri bir Birlik değildir; siyaset ile daha iç içe bir NATO’ya gereksinim duyuyoruz. Genişleme devam etmeli ve açık kapı politikasının sürekliliği vurgulanmalı.
Yeni küresel oyuncular ortaklık ağına katılmalıdır. Bu sebeple daha geniş bir coğrafyaya yayılmak (Çin, Hindistan, Pakistan, Japonya ve diğerleri dâhil olmak üzere) ve daha anlaşılır bir ortaklık ağı oluşturmak NATO’nun devam eden belirginliği için gerekmektedir. Ortaklık ve NATO-Rusya Konseyi (NRC) yeni anlayışın vazgeçilmez bir parçası olarak algılanmalıdır.
Enerji güvenliği, denizlerin güvenliği, siber saldırılar, iklim değişikliği ve salgın hastalıklar gibi yeni tehditler ve zorluklar Yeni Stratejik Konsept’in içinde uygun bir yer etmelidir.
Terörizm de yeni stratejik anlayış içerisinde uluslararası güvenliği tehdit eden bir unsur olarak öne çıkmalıdır. Terörizm Birliğin gündeminde ana tehtidlerden biri olarak kalmalıdır. NATO terörizme karşı savunmada gösterdiği çabaları yoğunlaştırmalıdır.
Türkiye için bir diğer önemli husus da NATO ve AB ilişkileridir. Mart 2003’de kurulan NATO-AB stratejik işbirliğinde mutabık kalınan çerçeve bu denge üzerine kuruludur ve çok kapsamlıdır. NATO-AB ilşkilerinin tüm yönlerini içermektedir.
Bu sebeple mutabık kalınan çerçeve güvenlik, savunma ve kriz yönetimi ve bunlara bağlı konular hakkında NATO ve AB işbirliğinin şekillenmesini sağlamaya devam etmelidir.
* Makalenin orijinali, Turkish Policy Quarterly Bahar 2010 (Vol. 9 No. 1) sayısında yayımlanmıştır. Daha fazla
bilgi için:
Tercüme: Kamil Kaldırım
M. Vecdi Gönül: Milli Savunma Bakanı
Kaynak: Radikal