Obama'nın ekibinden David Axelrod, İsrail ile ABD arasında özel ilişkileri (special relationship) not ve teyit etmiş ( Obama And Israel, Ömer Taşpınar, Today's Zaman, January 5, 2009). Zaten ABD ile İsrail arasındaki özel ilişkileri bilmeyen yok. Bunun iki boyutu var. Sınırsız diplomatik destek ve sınırsız askeri destek. Bunun sonucunda da İsrail, Filistinlilere karşı orantısı güç kulanıyor. ABD'nin diplomatik desteği daha ziyade BM Güvenlik Konseyi'nde tecelli ediyor. ABD üzerinden İsrail, Güvenlik Konseyi'nin görünmez altıncı üyesi. İsrail aleyhindeki bütün karar tasarıları ( son olarak Libya'nın İsrail'in kınanması için sunduğu tasarı gibi)BM mezbahında ABD tarafından ortadan kaldırılıyor. İşin askeri cihetine gelince, ABD, İsrail'in bütün bölgeye ve Arap ülkelerinin tamamına karşı İsrail'in nitelikli ateş üstünlüğünü garanti ediyor. Bunu hem konvansiyonel ve klasik silahlarda hem de çekirdekli silahlarda yapıyor. Bir taraftan silahlandırıyor öteki taraftan da diplomasisiyle kol kanat geriyor. İsrail'i silahlandırırken karşısında yer alan İran gibi ülkelerin aynı nitelikli silahlara sahip olmasını ise her vesile ve ne pahasına olursa olsun engellemeye çalışıyor. Bunu aşağı yukarı herkes biliyor. Fakat bilmediğimiz bir husus İsrail ile Türkiye arasında ABD benzeri özel ilişkilerin varlığı idi. Bunu da İsrail'li kaynaklar faş ettiler. Başbakan'ın sert açıklamalarından sonra suskunluğa bürünen İsrailli yetkililer Türkiye'yi karşılarına almaktan çekiniyorlar. Bu bağlamda, Şimon Peres El Cezire'ye saldırının 11'inci günü yaptığı değerlendirmede,' Türkiye bile sizi telin ediyor' şeklindeki ifadeleri görmezlikten gelmiş ve Türkiye'nin Hamas'a baskılarının sonuç ve fayda vermediğini ileri sürmüştür. İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden Yakov Livne ise Türk-İsrail ilişkilerinin dün başlamadığını, dolayısıyla iki ülke arasındaki 'özel ilişkinin' bozulmayacağını söylemiş. Oktay Ekşi de bu çerçevede Türkiye'nin dünyada İsrail devletini tanıyan ilk üç ülkeden birisi olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda söylenecek sözler çoksa da sadece şuna işaret etmekte fayda var; İsrail'i kuranlar aynı zamanda Osmanlı'yı yıkanlardır. Osmanlı yıkılmasaydı ne İsrail ne de onu tanıyan rejimler kurulabilirdi!
*
Burada merak konusu olan özel ilişkinin mahiyetidir. Acaba arada bir kırmızı kitap mı var ? Bu özel ilişkiyi nasıl anlamalıyız? İki müesses nizam arasında geçmişte özel ilişkiler kurulmuş olabilir ama bu ilişkiler hiçbir zaman halktan halka olmamıştır. İsrail ile Mısır arasında da diplomatik münasebetler tesis edilmiş ama ilişikler hiçbir zaman özele inmemiştir. Halktan halka ise hiç gelişme kaydetmemiştir. Peki Türkiye ile İsrail arasındaki özel ilişkileri nasıl anlamalıyız? Esasında evet İttihatçılardan beri Türkiye'deki Batıcı elitler ile İsrail arasında özel münasebetler olagelmiştir. Ülkemizi temsil eden Batıcı elit de 'müesses nizam' olarak ete kemiğe bürünmüş ve anılmıştır. Şüphesiz bu özel ilişkiyi remz ve sembol eden hususlardan birisi 28 Şubat (1997) kararları ilan edilmeden bir gün evvel Çevik Bir Paşa'nın İsrail'e gitmesidir. Burada ne yaptığını ve güç mü aldığını bilmiyoruz! Cezayir'deki iç savaşın mimarı olan Halit Nezzar'ın da bir başka Çevik Bir olduğu malum. Bu ortak paydaya ve köprüye işaret eden Tzipi Livni geçmiş ziyaretlerinden birinde veya ülkesinde basına yaptığı açıklamalarından birinde 'Kemalizm'in Türkiye ile İsrail arasındaki ortak bağ ve köprülerden biri olduğunu ileri sürmüştür. Bu ilişiklerin sağlam ve metin olduğu ve bozulmayacağı söyleniyor. Söylenilenler bir yerde mücerrep yani testten geçmiş gerçekler. Bununla birlikte, tarih tersinden ve karşı gelişme veya darbelere de sahne olmuştur. Bundan dolayı tarih dairevi olduğundan hiçbir ilişkinin garantisi yoktur. İsrail'in ABD ve Türkiye ile dayanıklı ve özel ilişkilerinin de.
*
Özel ilişkiler müesses nizamdan diğerine doğru seyreder. Yoksa halkların özel ilişkileri elbette ki yok. Türk halkının İsrail halkıyla özel bir ilişkisi var mı ? Olduğunu söylemek mümkün değil. Bunun cevabı ve kanıtı yüz binlerin katıldığı Çağlayan gösterilerinde verilmiştir. Bu özel ilişki siyasi arenada da ters tepmeye başlamıştır. İsrail bunu sukutla geçiştirse bile Filistinliler de bunu mülahaza ediyorlar. İsrail Parlamentosu (Knesset) üyesi Arap Balad Partisi milletvekillerinden Cemal Zahalka Türkiye'nin son dönemdeki çıkışlarını Filistinliler olarak yakından takip ettiklerini belirtiyor. Türk dış politikasının özellikle İsrail ve Filistin sorunlarında sürekli dengeli olduğunun altını çizen Zahalka, ancak son dönemde Erdoğan'ın çıkışı ve yapılan büyük gösterilerin, Türkiye'nin Filistin'e destek konusunda Arap ülkelerini geride bıraktığının göstergesi olduğunu da vurgulamaktan kendini alamıyor. Hatta Arap tv kanalları şimdiden Recep Tayyip Erdoğan'ın bu çıkışlarının siyasi hayatına mal olabileceğini ve risk aldığını ve Erbakan'ın da benzeri bir süreçten sonra kendisini siyaset dışı bulduğunu hatırlatıyorlar.