Türkiye için savaş gerçek


 
Burada, Türkiye'de, Başkan Bush ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Washington'daki görüşmesi öncesinde, Condoleezza Rice, Türk liderlere akılcı tavsiyelerde bulundu.   
 
Rice, cuma günü, "Etkili hareket, durumu kötüleştirecek hareket değil, tehditle başa çıkabilecek hareket anlamına gelmektedir." dedi. Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgedeki 100 bin kadar askeriyle, Kuzey Irak'taki Kandil Dağı'nda bulunan militan Kürt bölücülerin mevzilerine saldırmak üzere konuşlanmış bulunuyor. Ayrılıkçı Kürtlerin son beş haftada, Türkiye'ye karşı düzenledikleri, sınır ötesi saldırılar sonucunda, çok sayıda Türk askeri ve sivil hayatını kaybetti. Iraklı Kürtler, üstü kapalı olarak bölücü Kürtleri destekliyor ve Amerikalılar, şimdiye dek iki tarafı da caydıracak hiçbir şey yapmadı. Erdoğan, bu tür saldırılara karşılık verme konusunda muazzam bir baskı altında bulunuyor, ancak Rice, "yıkıma yol açacak ve sorunu ortadan kaldırmayacak bir stratejiye değil, etkin bir stratejiye ihtiyaç olduğunun" altını çizdi.

Türkiye'den bakınca, kriz süresince Amerika'nın verdiği yanıtlar, ikiyüzlülükten çifte standarda kadar uzanıyor. Rice'ın burada Dışişleri Bakanlığı'ndaki meslektaşlarına verdiği ve Bush'un da tekrar etmesi beklenen temkinli mesaj, Bush yönetiminin şimdiye dek izlediği politikaların tam tersini yansıtıyor. Türkiye'nin karşısındaki korkunç durumu oluşturan koşullar, tamamen Washington'da üretilmiş durumda, ki bu da kesintisiz olarak "durumu daha da kötüleştirme kapasitesini" yansıtıyor. ABD'nin önemli bir müttefiki olan Türkiye, dört buçuk yıl önce Bush, Irak'ta zar atarken, büyük bir baskı yapmıştı. Ancak kumar kaybedilince, bunun cezasını çeken, Amerika değil, bölgedeki ülkeler oldu. Türkiye'nin de bedel ödeme sırası gelmiş görünüyor.

Buradaki ruh hali oldukça ciddi; çünkü savaş başladığında, bu gerçek bir savaş olacak. Türkler, ABD'nin binlerce kilometre öteden sadece sanal olarak bir savaş içerisinde olduğunun farkında. Hiç şüphesiz, Amerikan askerleri ölüyor ve öldürüyor; ancak bir işgal kuvveti olarak varlıklarının ana sonucu, Amerika ile hiçbir ilgisi olmayan, bir dizi iç savaşı ateşlemek ve sürdürmek oldu. Bunlara Türkiye'ninki de dahil. Neo-con'ların "onlarla burada değil orada savaş" retoriğine rağmen, ABD'nin Irak'ı işgali, Amerika'ya yönelik hiçbir doğrudan tehdide karşılık vermiyor. Saddam'ın kitle imha silahları, paranoyak bir efsaneden başka bir şey olmadığı gibi, çok korkulan "İslamofaşizm" korkusu da benzer bir durum gösteriyor. Zaten böyle bir fenomen, var olsa bile, Batı'dan önce İslam toplumlarını ve değerlerini tehdit ederdi. Hiç şüphesiz asıl sorun, nasıl tanımlanırsa tanımlansın, militan İslami köktencilerin, Amerikan işgali sonucu silahsızlandırılmaları değil, bu işgalden güç kazanmaları. Irak, intihar bombacıları için bir West Point (Amerika'nın Harp Okulu) haline geldi. Ancak bu durumda bile, tehdit yerel olmaktan uzağa gitmiyor. Tüm savaşçılar, Amerikan işgalcilerini hedeflese de -bu durum Amerikan işgali sürdüğü sürece devam edecek- Irak'ın mezhepçi savaşçıları arasında, Amerika'nın gerçek bir düşmanı mevcut değil. Ancak Türkiye böyle bir düşmana sahip.

Öte yandan, Amerika Birleşik Devletleri'nde, kararsızlık hâkim. Geçen kasım ayında, etkin bir biçimde Irak işgaline karşı oy verdikten; ardı ardına yapılan kamuoyu yoklamalarında aleyhte görüş bildirdikten; Bush yönetiminin, kendi değerlendirme panelinin yaptığı diplomasiye geçiş çağrısını reddetmesinden; "baskılar" daha fazla soruna yol açtıktan; petrol fiyatlarının oluşturduğu şok, Bush'un Irak'taki gündemini hiç olmadığı kadar açığa kavuşturduktan ve Dick Cheney ile George Bush İran'a bir saldırı düzenlenme olasılığını dile getirdikten sonra, Amerikan kamuoyu morali bozulmuş ve belki kendini suçlu hisseden, tüm bu olanlarla bağlantısını kesen bir hale geldi. (Yine geçen hafta, kongredeki demokratlar tahsisat görüşmeleri sırasında, doğrudan Pentagon'un gözünün içine bakmaya cesaret etti ve vakit kaybetmeden işaret verdi.) Bu tür bir ayrı düşme, Türkiye'de mümkün değil.

Bush'un savaşı, bu bölgedeki her şeyi değiştirmeden önce, Türklerin umudu son derece yüksekti. Genişleyen bir Avrupa Birliği onları çağırıyordu.

Türkler, İslam ve Avrupa arasında bir köprü rolü oynamak için konumlarını almıştı. Ancak, sonradan teröre yönelik "onlara karşı biz" savaşında, bu tür bir köprünün istenmediğini fark ettiler. Avrupa zaten kendi şehirlerindeki Türkler hakkında endişelenmeye başlamıştı ve son zamanlarda, Avrupa ülkeleri, Türkiye'nin savaştığı Kürt bölücülere dostça bir tavır takınırken, Türkiye'ye karşı harekete geçmişlerdi. Artık, eğer Türkiye, aynı Washington'ın yaptığı gibi "bir şekilde darbe vurarak" Washington yapımı terör tehdidine karşılık verirse, Türkiye'nin AB üyeliğine veda edeceği konusunda uyarılar gelmeye başladı.

Burada sorun, ABD'ye göre daha keskin bir dille ifade ediliyor: Amerikalılar, Bush'u durdurmak için utanç sarhoşluğundan çıkmadan önce, Bush'un enkazının oluşturduğu moloz yığını daha ne kadar büyüyecek?

 
Kaynak: Zaman