Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt ile Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ arasındaki görüşme esrarını korurken, AK Parti sürenin dolmasını beklemeden esas hakkındaki savunmasını mahkemeye sundu. Kapatma davasına, siyaset literatürüne girecek isimlendirmede bulundu; 'Bu bir Google davasıdır.' dedi.
İnternete bir nebze aşina olanlar Google'ın ne anlama geldiğini iyi bilir. Bir bilen değil, her şeyi bilen arama motorudur. Biz gazeteciler çok sık müracaat ederiz. İnternette dolaşıma girmiş her türlü bilgi ve belgeyi orada saniyeler içinde bulabiliriz. Google'da önümüze gelen her bilgi sağlıklı değildir, doğruluğu test edilmemiştir çünkü, insanı yanılttığı olur. İnternete düşen malumatlar teyide muhtaçtır.
Dolayısıyla ciddi yazılarda, resmî evraklarda kullanılması risklidir. Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın da Google'ı bilgi toplama ve belge derleme aracı olarak kullandığını öğreniyoruz. Başsavcı, AK Parti'nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunu belgelemek için internetten yararlanmış. 'Gazete kupürlerinden' sonra 'Google verileri' de eleştiri konusu.
Sıradan vatandaş gibi Başsavcı da medyadan, internetten istifade edebilir, bu olağan ancak tüm iddiaları kupürlere, internet belgelerine dayandırırsa ortaya problemli bir tablo çıkar. Daha ciddi kanalları olmalı, zira devletin bütün imkanları elinde, istediği bilgilere kolaylıkla ulaşabilir. Devlet, tüm kurum ve kuruluşlarıyla emrinde...
Büyük siyasî sonuçlar doğurması beklenen bir davanın iddiaları, delilleri sadece mahkeme tarafından değil, kamu vicdanınca da kabul edilebilir olmalı. Şüphesiz kararı mahkeme verecek ama bunun vicdanlardaki yankısı da çok önemli. Kamuoyunda belgelerin zayıf olduğu yönünde güçlü kanaat söz konusu. Neresinden bakılırsa bakılsın AK Parti davası ciddi bir iş, bilgi ve belge toplama da ciddi yapılmalı.
Yalçınkaya'nın başvurusu Türkiye'de kritik bir dönemi başlattı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, kapatma davasının açıldığı 14 Mart tarihini 'Türkiye'nin siyasî çalkantıya girdiği gün' olarak nitelemesi boşuna değil.
Şimdi Ankara'da merak konusu olan, kararın ne zaman verileceği... Hemen herkes bu sorunun cevabını arıyor. Anayasa Mahkemesi, AK Parti'nin savunmasını Başsavcı Yalçınkaya'ya gönderdi. Ve bundan sonraki süreç az çok şekillendi. Mahkeme, 1 Temmuz'da Başsavcı'yı dinleyecek, AK Parti'nin sözlü savunmasını ise 3 Temmuz'da alacak. Ardından karar için bir takvim belirlenecek.
AK Parti, başından beri belirsizliğin ekonomik dengeleri ve siyasî istikrarı olumsuz etkilediğinden hareketle kararın bir an önce verilmesinden yana. Ne ön savunmada ne de esas hakkındaki savunmada sürenin dolmasını beklemeden hazırladıkları dosyayı mahkemeye teslim etti. Ağırdan alabilirler, ek sürelerle zamana yayabilirlerdi. Buna gerek duymadılar, tam aksine süreci hızlandıracak adımlar attılar.
Başkent'te herkes AK Parti gibi düşünmüyor, kararın sonbahara kalmasını isteyenler de var. Onların hesabı başka. Kapatma halinde yerine kurulacak partinin yerel seçimlere hazırlıklı girmemesi değil sadece gerekçe. Haşim Kılıç'ı başkanlıktan uzaklaştıracak akla ziyan senaryolar bile yazıldı. Hakkında ipe sapa gelmez iddiaların ortaya atılması bu yüzden. Bir saray darbesinin ortamını oluşturmaya çalıştılar, hâlâ da pes etmiş değiller.
Görünen o ki; karar temmuz ayı içinde çıkacak. Doğru olan da bu. Ülkenin belirsizliğe tahammülü yok çünkü. Netice ne yönde olursa olsun Türkiye'nin ağustosa yeni bir dönemin ruhuyla gireceği kesin. Daha bugünden temmuzun çok kritik geçeceği belli oldu. Sıcak hazirandan sonra daha sıcak bir temmuza doğru yürüyoruz. Haydi hayırlısı...
Kaynak: Zaman