Araplar Gazze saldırısına ortak tepki veremeyecek kadar bölünmüş halde. Ortadaki boşluğu doldurmaya çalışansa Türkiye oldu.
Maalesef Arapların düşmanları tarafından maruz bırakıldıkları krizler onları birleştirmiyor. Aksine, onları çözüm bulmaya sevk etmek yerine aralarındaki nefreti artırıyor. Araplar arasındaki ilişkilerin kötüleşmesinin yarattığı sorun Filistin denklemine yönelik siyasi ve diplomatik davranışlarına da yansıdı. Filistin üzerine olağanüstü Arap zirvesi düzenlenmesi çağrısının başarısız olmasının sebebi, İsrail'in Gazze'de işlediği suçun etkisi üzerindeki anlaşmazlık değil. Bazı ülkelerin Hamas'a yönelik yaklaşımları arasındaki farklar bir yana, Arapların aralarındaki anlaşmazlıklar da yaralı Gazze'ye destek olacak bir tavır üzerinde anlaşmaya varılmasını engelliyor. Ne kadar ayrı düşseler de, Araplar için öncelikli görev İsrail saldırılarının ve bu saldırıların sonuçlarının son bulmasıdır.
Mısır diplomasisi krizden önce güvenilirliğini kaybetti; zira, İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni'nin Kahire ziyaretini kullanmasına izin verildi. İsrail bu ziyaretle, Mısır'ın Hamas'ı kınama veya Gazze saldırısını gizliden onaylama noktasında kendisiyle hemfikir olduğu mesajı verdi. Bununla birlikte Mısır saldırıyı kınadı. İsrail, Mısır'ın Gazze'de yeniden ateşkes ve Filistinliler arasında uzlaşı sağlanmasındaki başarısızlık nedeniyle duyduğu öfkeyi kullandı. Mısır'ın öfkesi Katar'da önerilen olağanüstü Arap zirvesinin iptaline yol açtı (zira Katar merkezli El Cezire televizyonu Mısır'ı açıkça suçlamıştı). Filistin Yönetimi'yse, Mısır'ın katılmayacağını açıklaması sonrası zirveyi Kahire'de düzenlemeyi önerdi. Katar'ın Gazze'ye yardımlarının bile, Mısır'ın öfkesinin ifadesi olarak Refah kapısından geçişine izin verilmedi.
Tüm bunlardan dolayı, Türkiye Araplar arasındaki güven bunalımının bölgede istikrara yaramayacağını, Gazze'de İsrail'in lehine olacağını hissedince müdahale etti. Araplar Türkiye'nin geçici BM Güvenlik Konseyi üyeliğini kullanarak, krizi Konsey'e taşıma fırsatı buldu.
Türkiye Mısır girişimini yapılandırarak, Araplar arasındaki anlaşmazlıkları bertaraf etmeye çalıştı. Ankara'nın yapabileceklerinin sınırlı olmasına rağmen, Araplar Türkiye'nin oynayacağı olumlu rolü ve Türk rolündeki olumlu dönüşümü kullanmalı. Türkiye, Arapların bölünmüşlüğünden doğan boşluğu doldurmaya çalışıyor. Dahası, İran gibi Arap krizlerini müdahale için kullanma niyeti de yok. Türkiye'nin yaklaşımı komşularıyla birlikte kendi istikrarını, ekonomisini ve çıkarlarını bütünleştirme üzerine kurulu. Bu durum Ankara'yı Ortadoğu'da önemli ve kabul edilebilir bir aktör kılabilir. Araplar İsrail'in taşkınlığını ve bölgedeki İran rolünün uzantılarını dengelemek için şu zayıf dönemlerinde bu role dayanabilir.
İsrail, Gazze'ye saldırmak ve altyapıyı yıkmak için Arap bölünmüşlüğünü kullandı. Fakat Araplarla kendisi arasındaki güven krizini derinleştirdi, barış girişimine zarar verdi, Filistin Yönetimi'nin tutumunu zayıflattı, ılımlı Arap rejimleri hattının çabalarına zarar verdi, Müslümanların Hamas'a desteğinin güçlenmesine kapı açtı. Hamas, saldırıda kaybettiklerinin kat kat fazlasını Filistin, Arap ve Müslüman sokaklarında kazanabilir. Bu durum İsrail'in krizi siyaseten çözemediğinin önemli bir göstergesi. Türkiye'yse Arap boşluğunu kapatmaya çalışıyor. Acaba Araplar ve Filistinliler Türkiye'ye destek olacak mı? Güvenlik Konseyi Ankara'nın çabalarına olumlu karşılık verecek mi?
(Ürdün gazetesi Rey, 4 Ocak 2009)
Kaynak: Radikal