Türkiye Araplara Filistin dersi verdi

 

Batı'yla iyi ilişkileri bulunan laik Türkiye, Gazze saldırısına Arap rejimlerinden daha çok karşı çıktı. Libya Kaddafi'nin oğlu yüzünden İsviçre'ye, Suudi Arabistan da silah anlaşması skandalı için Britanya yargısına kafa tutmaktan çekinmezken, Gazzeli siviller için ayağa kalkan olmadı.

İçinde yaşadığımız şu alçalmışlık zamanında, eski Güney Afrika devlet başkanı Nelson Mandela veya Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez gibi 'Arap olmayan' birçok liderin, gerçekte Arap olmasını temenni ederdik. Bugün listemize yeni bir misafir ekliyoruz: Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan.

Erdoğan Arap liderlerini Gazze'ye yönelik İsrail saldırısına karşı koymaya ve bütün temel ihtiyaçlardan yoksun halde, boğucu ambargonun gölgesinde havadan, denizden ve karadan füzelerle bombalanan silahsız insanların maruz kaldığı katliamları durdurma yolunu bulmaya teşvik etmek için Arap bölgesini ziyaret etti. Maalesef görüştüğü liderlerin çoğunluğundan saygın bir yaklaşım göremedi.

Erdoğan İbrani devletine ve liderlerine benzeri görülmemiş bir 'saldırı' başlatıp, Gazze'de İsrail'in boğazladığı kardeşlerini  sahiplendiğini açıkladı. Türkiye Başbakanı, kendisinin de torunu olduğu Osmanlı İmparatorluğu'nun Yahudilere koruma sağladığını hatırlattı ve Yahudilerin şimdi masumlarla çocukların kemiklerini ezdiğini, birlikte yaşama kültürüne sırtlarını döndüğünü ifade etti. Partisinin grup toplantısında şu an Gazze'de yaşananların, Yahudilerin ve bütün insanlığın tarihinde kara bir leke olduğunu teyit etti.

Himalayalar bile sarsıldı ama...
Hiçbir ılımlı veya direnişçi Arap lideri, AB'ye girmek ve Batı'yla sağlam ilişkiler kurmak isteyen laik Türk devletinin başbakanı gibi konuşmadı. Zira onlar hâlâ İsrail lobisinin gücünden ve Amerikan öfkesinden korkuyorlar. Maalesef Gazze'deki kardeşlerimize yönelik vahşi katliamları durdurmak için hareket geçenlerin hiçbiri Arap değil. Sanki bu ümmet haritada hiç yer almıyor ve sanki Erdoğan'ın tanımıyla bu 'vahşi katliamlar' Arap liderlerini ilgilendirmiyor.

Arap liderler bu iğrenç ve kanlı saldırıları durdurmak isteseler çok şey yapabilirler. Suudi Arabistan Krallığı geçmişte, bazı aile fertlerinin adının karıştığı el Yamama silah anlaşması skandalıyla ilgili soruşturmalarını durdurmazsa Britanya'yla güvenlik eşgüdümüne son verme tehdidinde bulunarak, dünyadaki en bağımsız yargının güvenilirliğini sarsmıştı.
Libya'ysa İsviçre hükümetini, Libya liderinin oğlunun İsviçre'deyken bazı hizmetçilerine saldırdığı suçlamasıyla yargılanmasına son verilmezse, petrol sevkıyatını kesmek ve İsviçre bankalarındaki paralarını çekmekle tehdit etmişti.

İsrail uçakları dün Cebaliye, Beyt Hanun ve başka bölgelerdeki evlerinin yıkılması sonrası mültecilerin güvenlik için sığındıkları bir yardım kuruluşuna bağlı bir okula füze atarak çoğu çocuk 40 Filistinli'yi boğazladı. Çocuk cesetlerinin görüntüleri Himalayalar'ın kayalarını sarstı, ancak görünüşe göre Arap liderlerinin kalpleri daha katı ve bu kurbanlarla ailelerine sevgi beslemekten muaf...

Onların kanı öncelikle Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in ve ardından bütün Arap liderlerinin eline bulaşmış durumda. Zira söz konusu liderler bu katliamlara utanç verici ilgisizlikle sırtlarını dönmekte ve sessiz kalmakta kararlı.

Mübarek'ten tanklarını ve uçaklarını Gazze'ye göndermesini ve görevi olsa da bu barbar saldırıyla mücadele etmesini istemiyoruz. Tek isteğimiz sınırı açması, doktorların ve malzemelerin acil ihtiyaç duyanlara ulaşmasına izin vermesi.

Pakistan geçmişte Afgan göçmenlerine sınırlarını açtı. Topraklarında 3 milyon mülteci bulunuyor. Yoksul Kongo 1 milyon mülteci kabul etti. Sudan topraklarında petrol bulmadan önce 4 milyondan fazla Eritreli, Etiyopyalı ve Ugandalı'yı kabul etti. Suriye 1 milyon, Ürdün 1,5 milyon Iraklı'yı kabul etti. Mübarek niçin sınırlarını böylesine barbarca bir yöntemle çocuk ve sivillere kapatıyor ve Şerm El Şeyh'teki konforlu konutundan kadınların ve çocukların kemiklerini ezen İsrail uçaklarını, gemilerini ve tanklarını seyrediyor? Mısır bu değil. Mısır'ın kahraman, cesur ve onurlu vatandaşları ümmetin bütün savaşlarında köklü cevherlerini ortaya koymuş, her mazluma destek olup binlerce şehit vermiştir.

Gazze'deki Filistin halkı beyaz bayrak çekmeyecek, bu barbarca saldırıya karşı hep direneceklerdir. Bu halkın İsrail alçalmışlığına boyun eğmesine bel bağlayanlar büyük bir hata yapıyor. Zira İsraillileri beş yıl önce yenilgiye uğratarak Gazze'den kovanlar, hali hazırdaki dönüşlerinde de onlara ağır bir bedel ödettirecek.

Batı saldırıya katılmış sayılır
Batı dünyası Gazze'deki ahlak sınavını bir kez daha kaybetti. Gerçi Irak'a saldırıyı destekleyen, 1,5 milyon Iraklı'nın öldürülmesine ve daha önce de ambargo altına alınmasına alkış tutmuş Batı'nın bu sınavda başarılı olmasını nasıl bekleriz? İki yüzlü, çifte standarta tabi bir dünya ancak yeni Nazilere ve saldırganlığa destek olur.

İkiyüzlü Batı iki devletli çözüm, Yol Haritası ve Annapolis girişiminde başarısız oldu. Arapların değişmezleri doğrultusunda sadece tek devletli bir çözüm var. Ortadoğu Dörtlüsü'nün temsilcisi Tony Blair'in, katliamları kınamayan ve gerçeği söylemekte tereddüt eden tüm Batılı temsilcilerin kovulmasını istiyoruz. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin yaptığı gibi direniş füzelerine yoğunlaşılması ve sorumluluğun direnişe yüklenmesi, saldırılarla işbirliği yapmak değil, bunlara katılmak demek.

Radikal