Türk siyasetini bekleyen tehlike: Rigor Mortis

Yönetim bilimcilerin sık karşılaştığı sorulardan birisi "En iyi yönetim tarzı nedir?" şeklinde olmaktadır. Böyle bir soruya kesin ifadelerle cevap verebilmek mümkün değildir.

Çünkü faaliyet gösterdiğiniz çevrenin şartları, rakiplerinizin izlediği rekabet stratejileri, elinizdeki maddi ve beşeri kaynaklar uygulayacağınız yönetim tarzını etkilemektedir. Bu doğrultuda her kurum için tek tip bir yönetim tarzını tavsiye etmek mümkün olmamaktadır. Üstelik kurumları başarıya götüren en iyi yönetim tarzıyla ilgili yönetim yazınında fikir birliği sağlanabilmiş değildir. Konuyla ilgilenenler süreç içinde yönetim teorilerindeki değişimleri ve onların yönetim tarzlarını nasıl etkilediğini görebilirler.

Bu açıdan baktığımızda klasik yönetim tarzından başlayarak modern ve modern sonrası yönetim tarzlarına doğru olan gelişimi görmekteyiz. Bahse konu yönetim tarzlarından bazıları şartlar gereği olarak ön plana geçebilmektedir. Belirli dönemlerde sizi ve kurumunuzu başarıya ulaştırmış da olabilir. Fakat gelişmelerin süreklilik arz ettiğini unutmamak durumundasınız. Etrafınızda meydana gelen değişimleri iyi okuyarak kurumunuzun uygulamalarına yansıtma zorunluluğunuz bulunmaktadır. Israrla şartlardaki değişimleri görmezden gelerek aynı tarzınızla devam ederseniz eşdeğerlerinizden geri kalacağınızı bilmeniz gerekir. Şartların gereği olarak ortaya çıkmış olan bazı uygulamalar, yeni gelişmelerle birlikte kurumların ve yöneticilerin önlerini tıkayan bir engel haline gelebilmektedirler.

Kurumsal hafızalar bu tür eğilimlerin örnekleriyle dolu bulunmaktadır. Birçok müessesenin piyasadan çekilmek durumunda kalmasının temel sebebi budur. Geçmişte belirli devrelerde başarılı olmuş ve parlak dönemler geçirmiş olmaları sürekli böyle devam edeceği anlamına gelmemektedir. Kurumların devamlı surette faaliyet gösterdiği sahalardaki (ticaret, siyaset vs.) gelişmeleri takip etme ve hızlıca uyum sağlama yükümlülükleri bulunmaktadır. Aslında gelişmeleri takip etmeye çalışmak bile yeterli değildir. Bu tarz, reaktif (uyumcul) bir yaklaşım olarak ifade edilir. Sürekli liderliği başkaları yapıyor ve siz takip ediyorsunuz anlamı ortaya çıkar.

Bir nevi yanlışta ısrarcı olmak ve gerekli adımları zamanında atamamak kurumları rigor mortis (ölüm katılığı) olarak belirtilen bir sona doğru götürür. Rigor mortis, canlıların ölümlerinden belirli bir süre sonra katılaşmasını ifade etmektedir. Bu katılaşma hali eski hareketliliğin ve esnekliğin bitmesi anlamını taşımaktadır. Ölüm katılığı benzetmesinden hareketle, kurumlar ve onların yöneticileri için de aynı hususu gündeme getirebiliriz. Kurumlar birer sosyal canlı olarak kabul edilirler. Onların birtakım organları ve bu organların çeşitli fonksiyonları bulunmaktadır. Dolayısıyla kendilerini kuran insanlar gibi kurumların da belirli bir ömrü bulunmaktadır. Kuruluşlarından sonra kısa süre içinde yok olabilirler veya iyi yönetildikleri takdirde yüzlerce yıl yaşayabilirler. Kurumunuzun rekabet yeteneğini kaybetmeye başlaması, temsil noktasındaki kişilerin sloganik sözlerin arkasına sığınması ve geçmişle ilintiler kurarak gerçek durumu görmezden gelmesi yaygın ölüm katılığı belirtileri arasında yer almaktadır.

Siyasi partileri de bir hizmet işletmesine benzetmek mümkündür. Geniş bir organizasyon yapıları bulunmaktadır. Kurumsal vizyonları doğrultusunda amaçlarını belirlerler. Sadece amaçları belirlemek yeterli değildir. Bunları uygulamaya geçirecek olan stratejilerin de belirlenmesi gerekmektedir. Her siyasi partinin gönlünde büyümek ve iktidar olmak yatar. O zaman büyüme stratejileri izlemek ve bunun altyapısını oluşturmak en akılcı yol olacaktır. Büyüme stratejisini takip etmek o kadar da kolay değildir. Sizin gibi düşünen rakiplerinizle rekabet etmek ve hitap ettiğiniz kitlelerin teveccühünü kazanmak zorundasınız. Bu durumda büyüme stratejinize katkı sağlayacak temel kalemlerde akılcı ve uygulanabilir projeleri hayata geçirmeniz gerekmektedir.

VATANDAŞIN BEKLENTİLERİNİ DOĞRU OKUMA

Bu projeler; ekonomi, eğitim, dış politika, sağlık, güvenlik vb. konuları kapsamaktadır. Aslında siyasi partiler de ticari bir müessese gibi projelerini satmaya çalışırlar. Ticari müesseselerde bunun karşılığı kâr elde etmek iken, siyasi partilerde ise daha fazla oy alarak yönetime gelmektir. Onların müşterileri oy kullanan ve kullanmaya aday olacak bütün vatandaşlardır. Ürettikleri hizmet projelerini vatandaşın tercih etmesini beklerler. Vatandaş ise çeşitli siyasi partiler arasından kendisini daha fazla ikna eden projeye sahip olanı sandıkta tercih eder. Tercihleri etkilemek süreç içinde mümkündür. Sahayı tanımadan ve sahaya yeterince nüfuz etmeden üretilen projelerin ve söylemlerin yeterince kazanç sağlamayacağını bilmek gerekir. Siyasi partiler için, müşteri (vatandaş, kamuoyu) istek ve beklentilerinin iyi araştırılması ve oradan elde edilecek bilgilerin belirli düzeylerde hazırlayacağınız projelere yansıtılması performansınıza somut katkılar sağlayacaktır.

Müşterilerin (vatandaşlar) temel olarak hayat standartlarının ve satın alma güçlerinin artmasına yönelik beklentileri bulunmaktadır. Siyasi partilerin işsizliğin azaltılması, terörün ortadan kaldırılması, demokratik standartların iyileştirilmesi, dış politika, eğitim ve sağlık vs. ilgili ne tür projelere sahip olduklarını ortaya koyarak paylaşmaları gerekir. Yine güncel tartışma sahası haline gelen yeni anayasa talebi konusunda muhalefetin ikna edici önerilerle kamuoyunun önüne çıkması yararlı olacaktır. Vatandaşların artık belirli bir şuur seviyesine geldiği ve daha net çıktılarla kendisine ulaşılmasını istediği ortadadır. Sadece eleştirel tarzdaki yaklaşım biçimleri müşteriler tarafından satın alınacak cazibeye sahip değildir. Kısaca müşteri yapay gündemler ve kısır çekişmelerle zamanının öldürülmesini istememektedir. Hem iktidardan hem de muhalefetten daha demokratik bir olgunluk içinde projelerini ortaya koymalarını ve bunları kamuoyuyla paylaşmasını istiyor. Projelerin netliğinin ve inandırıcılığının müşterilerin tercihlerini yakinen etkileyeceğini bilmek gerekir.

Sürekli olarak sunduğunuz hizmetin kalitesini iyileştirerek, hizmetlerinizi tercih edecek olanlarda bir farkındalık oluşturmak durumundasınız. Diğer siyasi partilerin sunmuş oldukları projelerden farklı olarak yeni şeyler ortaya koyamıyorsanız, problemlerin de sizin için başladığını bilmeniz gerekir. İktisadi ifadeyle ikame hizmetleri sunan ve yenilik oluşturmayı başaran diğer hizmet işletmeleri (siyasi rakipler) sizin için tehdit unsurlarıdır. Yenilik üreten ve bu söylemleri sunan siyasi rakiplerinize doğru zamanla bir akımın başladığını gözlemlemeye başlarsınız. Bunun somut örneklerini seçim dönemlerinde daha net şekilde görmek mümkün olmaktadır.

Sonuçta, her seçim dönemi siyasi partiler için bir performans standardı işlevi görmektedir. Performans hedeflerine ulaşamayanların bunun sebeplerini gerçekçi bir şekilde incelemesi akılcı bir yol olacaktır. Somut çıktıları birtakım gerekçelerin arkasına sığınarak izah etmeye kalkarsanız gidişatın daha da kötüye olacağını şimdiden bilmek zorundasınız. Bu durum, farkına varmadan kurumunuzu ölüm katılığına doğru götürüyorsunuz anlamına gelmektedir. Aşina olduklarını yapma alışkanlığı, yenilikten hoşlanmama ve bunlara yönelik çeşitli mazeretlerin üretilmesi ölüm katılığını daha da pekiştirmekten başka bir işlev görmeyecektir.


Kaynak: Zaman