Türk ordusuna yöneltilen eleştiriler bir gecenin eseri değil

 

Yıllarca halk desteğinden beslenen Türk ordusu, Aktütün saldırısı sonrası yaygın eleştiri almaya başladı. Fakat ordunun konumu bir gecede gerilemedi; eleştirilerin sebebi PKK'ya karşı kullanılan yöntemin daima başarısız olması

Aktütün'de 17 askerin ölümüyle sonuçlanan PKK saldırısından bu yana Türk gazetelerini takip edenler, gerek bu saldırıya karşı koyamamasıyla ilgili, gerekse de örgütün saldırılarını önlemek için düzenlediği pek çok askeri operasyonun başarısızlığı nedeniyle Türk ordusunun eleştirildiğini gözlemler.
Bu eleştiriler, ordunun Türk toplumunda beslendiği konumu gösteriyor; özellikle de sivil ve askeri kanadıyla Türk seçkinler, PKK'ya karşı koyma gerekliliği üzerinde hem fikirdir. Fakat daha önce hiç kimse toplum nezdindeki yüksek konumunu koruyan orduyu eleştirmezdi. Türk ordusunun, kendisini anayasanın bekçisi kılan eski konumundan artık beslenmediğini teyit eden bir dizi gösterge söz konusu. Bunların başındaysa, İslamcı köklere sahip AKP'nin rolü geliyor.
Ordunun bu role yönelik tavrını izleyenler, bu duruma razı olmadığını, hatta birçok kez AKP'yi durdurma girişiminde bulunduğunu ancak güç yetiremediğini görürler. AKP'nin genişleyen rolü seçimlerdeki halk yetkilendirmesi kanalıyla geliyor. Bu durum da, yetkiyi veren halkın ordunun eğilimiyle aynı fikirde olmadığını teyit ediyor.
Türkiye'nin AB üyeliği için siyasi sisteminde yapıtğı düzenlemeler sayesinde ordunun siyasi rolü zayıflamasaydı, askerin konumu da gerilemezdi. Bülent Ecevit ve ardından Tayyip Erdoğan hükümetleri, eski genelkurmay başkanı Hilmi Özkök'ün Türkiye'nin ulusal çıkarlarına hizmet etmeyeceği gerekçesiyle hükümetle çatışmaya girmekten sakınarak sergilediği esneklik sayesinde reformları geçirmekte başarılı oldular. Erdoğan hükümeti bu durumu kullandı ve MGK'da 5 askere karşın 9 sivil üye düzenlemesiyle askerin siyasi rolüne nokta koydu.
Şu an ordunun halk desteğinin gerilediğini söyleyemeyiz. Zira böyle bir gerilemeyi ortaya koyan hiçbir yeni anket yok. Önceki anketlerse, ordunun halk desteğinin PKK'yı yok etmekteki başarısızlıktan pek etkilenmediğini gösteriyor. Ordu, Türk halkının yüzde 80'e varan bir çoğunlukla güvendiği kurumların başında geliyor. Fakat son eleştiriler konumunun gerilediğini teyit ediyor. Bu eleştiriler, sadece AKP için çalışan yazar ve gazetelerden de gelmiyor.
Anayasal düzenlemeler, ordunun çeşitli adımlarını meclisin ve anayasal organların denetimine tabi tutuyor. Önde gelen iş adamları ve belli başlı medya organları şu an generallerin demokratik süreci engelleme girişimleri nedeniyle orduyu hedef almakta. Türk ordusu gücünü ileri gelen iş adamlarından ve Türk sokaklarını askeri darbelere zekice yöntemlerle hazırlama noktasında esaslı rol oynayan büyük medya organlarının desteğinden alıyordu. Zira iş adamlarının 1 milyon askeri bulunan orduyla ilişkilerde büyük maddi çıkarları vardı. Bütün hükümetler, laik rejimin yanı sıra, ulusal güvenliği Türk devletiyle çekişmesi 100 milyar dolara mal olan PKK başta gelmek üzere iç ve dış tehlikelere karşı koruması gerekçesiyle orduya milyarlarca dolar ayırdı.
Bu durum, ordunun PKK tehlikesini durdurma noktasındaki daimi başarısızlığının gölgesinde, halkın orduya karşı çıkmasına imkân tanıyor. AKP içinde, Kürt sorunuyla şu an baz alınan ve hiçbir istenen sonucu getirmeyen askeri ilişkiden farklı yöntemler öneren sesler yükseliyor.
Ordunun konumunu bir gecede gerilemedi. Fakat ordunun bazı konulardaki hesaplarını gözden geçirmesi gerekiyor. Asker bu noktaları göz ardı ederse, üst düzey komutanlar açısından istenmedik sonuçlar ortaya çıkabilir.

Kaynak: Radikal