Türk ordusu halkı dinlemeli

Darbe ve suikast girişimlerine dair haberlerin kesilmediği Türkiye'de, ordu ve kentli seçkinler seçilmiş AKP hükümetiyle barışmak durumunda.

Türkiye, yeni bir askeri darbe girişimine dair haberlerin ardından gergin. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast düzenlemeyi ve Başbakan Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümeti devirmeyi planladıkları iddiasıyla sekiz asker gözaltına alındı. Türkiye'nin askeri müdahaleler ve orduyla seçilmiş siyasetçiler arasındaki çatışmalardan oluşan uzun bir tarihi var. Seçilmiş ve son derece popüler olan hükümete karşı bu yıl meydana gelen ikinci başarısız darbe girişimiydi bu. Temmuzda iki emekli general, gazeteciler ve akademisyenler dahil, onlarca kişi hükümeti devirmeyi plan-ladıkları suçlamasıyla mahkeme karşısına çıktı.

Geçen yıl hükümet ve iktidar partisi AKP, ülkeyi 'İslamileştirmeye' çalışmak suretiyle 'laik Türk cumhuriyetini tehlikeye attıkları' için Anayasa Mahkemesi'nde yargılandı. AKP aleyhindeki bu dava ülkenin başsavcısı tarafından açıldı; başsavcının amacı iktidar partisini ve Erdoğan da dahil, yöneticilerini yasaklamaktı. Ancak Erdoğan ve partisi davadan yakayı sıyırdı ve ülke büyük bir siyasi-anayasal krizden kıl payı kurtuldu. Demokratik hükümete karşı en son darbenin seçkinci ordu yapısının üst kademelerinden destek alıp almadığını zaman gösterecek, fakat ateş olmayan yerden de duman çıkmaz.

Meselenin özü şu: Türkiye'de ordu ve kentli seçkinler, etkileyici seçim performansına karşın AKP hükümetine pek tahammül edemiyor. Kendisini ülkenin laik ideallerinin muhafızı ve Atatürk'ün mirasının koruyucusu olarak gören ordu, bütün bu yıllar boyunca ülkeyi fiilen yönetti. Ancak generaller AKP'yle tam olarak başa çıkmayı ve onu zapt etmeyi başaramadı. Bunun en büyük sebebi AKP'nin epey popüler olması ve muazzam destek bulması. Bu durum, partinin kuruluşundan beri yapılan özgür ve adil demokratik seçimlerde kendisini defaaten gösterdi. AKP, ordu yanlısı hükümet tarafından yasaklanan İslamcı bir partinin küllerinden doğdu. Erdoğan liderliğinde ülke giderek güç kazandı ve ekonomik bir dev olarak ortaya çıktı.

Türk toplumu da değişiyor
En önemli ikinci husus şu: AKP'nin ve Erdoğan'la Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gibi açıkça İslamcı liderlerinin yükselişi, Türk siyaseti kadar Türk toplumunda da vuku bulan ciddi bir değişimin de sinyali. Modern Türkiye'nin bilge mimarı Atatürk, İslam dünyasıyla köprüleri yakarak Müslüman bir ülkeyi Batı laikliğine ve modernleşmesine yöneltti. Bu, Türkiye'nin İslami köklerinin ve geçen asra dek Müslüman dünyaya önderlik edip hükmetmekle
geçen uzun bir tarihin bastırılması anlamına geliyordu. Kısa zaman öncesine kadar zararsız bir başörtüsünün üniversitelerde ve işyerlerinde giyilmesi bile mutlak bir 'hayır'la karşılanıyordu. Ve bu bir Müslüman ülke! Ancak Türkiye son birkaç yılda büyük bir değişim geçirdi. Bugün Gül ve Erdoğan'ın eşleri
hicaplarını gururla üstlerinde taşıyor.

Şurası açık ki, Doğu'yla Batı'nın kavşağındaki Türkiye değişiyor ve kendisiyle barışık. İslami geçmişinden veya Arap-Müslüman dünyayla güçlenen bağlarından utanmıyor. Generaller Türk sokaklarından gelen ve kendileri için tehlike arz eden bu mesajı görmezden gelecektir. Laiklik dinle savaşmak anlamına gelmez. Demokrasi ve din barış içinde bir arada yaşayabilir. (Birleşik Arap Emirlikleri'nde İngilizce yayımlanan gazete, başyazı, 28 Aralık 2009)

Kaynak: Radikal