"Türk ihtilalinin kararı, Batı medeniyetini kayıtsız şartsız kendine mal etmek, benimsemektir.
Bu karar o kadar kesin bir azme dayanmaktadır ki, önüne çıkacaklar demirle, ateşle yok edilmeye mahkûmdurlar. Bu prensip bakımından kanunlarımızı oldukları gibi Batıdan almak zorundayız.
Böylelikle Türk ulusunun iradesine uygun hareket etmiş olacağız..." Kim sarfetmiş bu dehşet ifadeleri?
Mahmut Esat Bozkurt.
Hani şu 16 Nisan referandumu öncesinde bir salon dolusu insanın önünde "evet çıkarsa yedi sülalenizi İzmir'den denize dökeriz ulan" diyen CHP'li vekilin dedesi. Ne demişler.
Ot kök üstünde biter!
Mantık aynı mantık. 28 Şubat darbesinin paşaları ne diyordu? Gerekirse silah kullanırız.
Kime karşı? Millete karşı.
Çok kan akıttık, yine akıtırız diyorlardı.
Millete düşmanlık bu yapılanın adı. Bir grup Batıcı azınlık karar almış. Batı medeniyetini kayıtsız şartsız benimseyeceğiz demiş! Buna kim karşı çıkarsa onları "demirle, ateşle yok edeceğiz..." diye tehditler savurmuş. İşin garibi "savunulan ne, karşı çıkılan ne" bunlar da zamanla anlamını yitirmiş.
Demem o ki, modern Türkiye tarihinde bir grup Batıcı azınlık, fikirlerini savunmak için değil, iktidarlarını ve imtiyazları savunmak için halka eziyet etti. Millete silah doğrulttu, bu vatanın evlatlarını yoksul bıraktı.
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ