Irak savaşı öncesi 2003'te başlayan ABD-Türkiye gerginliği, Erdoğan ve Gül'ün Washington ziyaretleri sonrası yatışıyor. İki ülke PKK'yla mücadelenin biçimi konusunda anlaşma sağlamış görünüyor
Acaba Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Washington ziyareti Türk-Amerikan ilişkilerine hâkim olan gerginliği bitirdi mi? Sorun, Gül'ün başbakanlığı döneminde Türkiye meclisinin Amerikan güçlerinin Irak'a kuzeyden cephe açmak için Türk topraklarını kullanmasına yönelik tezkereyi reddetmesinden kaynaklanıyordu. O günden bu yana ikili ilişkiler, Temmuz 2003'te gerçekleşen 'çuval olayı' da dahil birçok olumsuz gelişmenin yaşandığı sıkıntılı bir döneme girdi. Ayrıca, iki ülkenin PKK'yla yürütülecek mücadelenin şekline bakış açıları da farklılaştı. Şöyle ki, Ankara Washington'ı örgütü silahlandırmak ve korumakla suçlamıştı. Keza, iki ülkenin İran ve Suriye'yle ilişkilerin yanı sıra Filistin'deki şartlara bakış açısı da farklılaşmıştı.
ABD, ziyareti sırasında Gül'e dış politika yetkileri sınırlı biri olarak davranmadı. Zira Türkiye cumhurbaşkanı bugün yürütme, yasama ve cumhurbaşkanlığı otoritelerinin eklemlerini kontrolünde bulunduran bir mevkide. Şöyle ki, bu otorite Gül'ün cumhurbaşkanlığı makamına geldiği 2007 yılı öncesindeki yıllarda olanın aksine bir bütün halinde.
Gül'ün geçen yıllar boyunca dışişleri bakanlığı görevini üstlenmiş olması, şu an cumhurbaşkanı olarak dış politikadaki rolüne, Türkiye'nin çıkarları için işleve koyacağı bir önem kazandırıyor. Bu nedenle, Türkiye'deki bazı kişilerin ABD Başkanı George W. Bush'un ve yönetiminin veda yılında ve hatta belki de yönetime Demokratların gelmesine hazırlanılırken gerçekleştiği için Gül'ün ziyaretini faydasız bir çerçevede değerlendirmesi ziyaretin önemini azaltmıyor.
Türkiye'yle ABD'nin ortak ilgi gösterdiği pek çok konu var. Ancak görüşmelerin merkezinde, Türkiye'nin kendisini İran, Hazar havzası, Rusya ve Irak'tan ithal edilen petrol ve doğalgazı Avrupa ve dünyaya taşıyan bir enerji koridoru ve bu kaynakların dağıtım merkezi olarak sunması yer aldı. Özellikle de, Türkiye'nin uluslararası düzlemde enerji açısından konumunun Bakü-Ceyhan, Kerkük-Yumurtalık ve diğer hatlar kanalıyla güçlendirilmesinde ABD'nin büyük rolü varken... Geriye, PKK'yla yapılacak mücadelenin biçimi konusu kalıyor ki, bu da Ankara'yı meşgul ediyor. Bu alanda Ankara, Bush'un PKK'yı Türkiye, ABD ve Irak'ın ortak düşmanı olarak gördüğünü yinelemesiyle rahatladı.
AKP'nin Suriye ve İran'a tavrı değişmedi
Dışişleri bakanlığındaki üst düzey kaynaklar, PKK'yla siyasi, ekonomik ve askeri önlemlerden oluşan bir mücadele planından dem vurdu. Askeri boyut açık, anlaşılır ve Türkiye'de zaten buna fiilen başlamış durumda. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Gül de dahil Türk yetkililer, Türkiye'de ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki ekonomik ve sosyal projelerden bahsetti, ancak mücadelenin siyasi boyutu hakkında yapılan konuşmalar zihin karışıklığını körükledi. Şöyle ki, bazıları bu konuyu PKK'ya yönelik bir Türk açılımı olarak yorumladılar. Fakat Gül'ün kendisi bunu yalanlayarak dışarıdan gelen teröristle siyasi çözüm hakkında konuşmanın mümkün olmadığını ifade etti ve Kaide örneğini verdi.
Özetle, Türkiye'nin ABD'yle ilişkilerinin, Erdoğan'ın sonbaharda, Gül'ün de geçen hafta yaptığı Washington ziyaretiyle birlikte Irak'taki ve bölgedeki çıkarlarına karşılık veren yeni bir sürece girdiği söylenebilir. Öte yandan, AKP'nin Suriye ve İran'la iyi ilişkilere yönelik tutumunun değişmediği de göz ardı edilemez.
Kaynak: Radikal