Türk - Amerikan ilişkileri en kritik noktada

Türkiye şehitler için ağlıyor. Türkiye Kuzey Irak'a harekatı konuşuyor. Türkiye PKK'yı yok etmek istiyor.

Bu arada Türkiye, Atlantik ötesinde yürümekte olan bir fesat hareketine karşı teyakkuz halinde. Ermeni tasarısının akıbeti ne olacak? Amerikan Temsilciler Meclisi, Ermeni tasarısını Türkiye'nin boynuna yağlı bir ip olarak geçirecek mi?

Bütün bu hadiselerde iş gelip Amerika'nın tavrına bağlanıyor. Amerika, Ortadoğu'da Türkiye'nin başına bela bir oluşumda rolü varmış gözüküyor.

Amerika, Washington'da, Türkiye'ye karşı kurulan bir tuzağa ev sahipliği yapıyor.

Ama Amerika, Türkiye kamuoyunda "Yerim dar! Yenim dar" üslubunda kendini de savunuyor.

Ne yapmalı? Bu savunmalara prim mi vermeli?

Bakınız ben, burada, kamuoyunun nabzına da tercüman olacağını tahmin ettiğim düşüncelerimi seslendirmek istiyorum.

-Şayet Amerika güçlü bir devletse, bir süper devletse, kendi içinde insicamı bulunan bir yapılanışsa, sallapati yönetilen bir organizasyon değilse, Irak'ta PKK militanlarını kontrol edemeyecek kadar zaaf içinde olacağına inanmıyorum.

Aynı Amerika'nın, Kuzey Irak yönetimini, PKK konusunda devreye sokamayacak kadar zaaf içinde olacağına da inanmıyorum.

Abdullah Öcalan'ı yakalayıp, paketleyip Türkiye'ye teslim eden Amerika'nın, Kuzey Irak'ta üstlenmiş bulunan PKK lider kadrolarının yerini bilmediğine inanmıyorum..

Aynı Amerika'nın, dilediği takdirde PKK lider kadrosunu derdest edip Türkiye'ye teslim edecek güçten yoksun olduğuna inanmıyorum.

Şayet Amerika, Kuzey Irak'ta üstlenmiş bulunan PKK lider kadrosunu toplayıp "Bundan böyle Türkiye'ye karşı gerçekleştirilecek en küçük bir eylemde tepenize biteriz" diyecek olsa, PKK'lıların "Hadi canım sen de!" tepkisini verebileceklerine inanmıyorum.

Amerika'nın,Türkiye'nin PKK ile ilgili taleplerini güçsüzlüğü sebebiyle değil, başka hesaplar yüzünden yerine getirmediğine inanıyorum.

Kuzey Irak yönetiminin, Amerika'ya rağmen, bölgedeki tüm devletlerle problemli bir duruşu ortaya koyabileceğine inanmıyorum.

Kuzey Irak yönetiminin, PKK'yı, güç yetiremediği için değil, başka hesaplarla bünyesinde tuttuğuna inanıyorum.

PKK'lıların elindeki Amerikan silahlarının, kontrol dışı bir şekilde PKK'nın eline geçmiş silahlar olduğuna inanmıyorum. Bu konuda planlı bir silahlandırma çok daha inandırıcı geliyor.

PKK'lılara yönelik Avrupa himayesini anlamlı buluyorum.

Amerika'da, eş-zamanlı olarak Ermeni tasarısının devreye girmesini anlamlı buluyorum.

"Ermeni tasarısı"na karşı gibi gözüken Amerikan yönetimi ile Ermeni Tasarısını benimsediği anlaşılan Demokrat ağırlıklı Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu arasındaki farklılığın sahici bir farklılık olduğuna inanmıyorum.

Türkiye gibi, Ortadoğu'da Amerika'nın en kadim müttefiki bir ülke ile arasına dinamit kalıbı koyacak bir tasarının kabulü veya reddi konusunda fikir birliğine varamamanın, Amerika gibi bir devlette anlaşılabilir bir mantığı bulunduğuna inanmıyorum.

Ortada, Amerika'nın Türkiye'yi Kürtler hesabına sattığı ya da Türkiye'yi başka bir alana sürüklemek için bir manipülasyon stratejisi uyguladığı gibi birbirinden kötü iki ihtimal var. Amerika'nın Türkiye'deki bu kaygıyı anlamazlıktan gelmesini anlayamıyorum.

Halkımızın zihninde "Amerika neyi oynuyor?" gibi derin kuşku taşıyan bir soru var.

Bu sorunun cevabı da aynı şekilde kuşku yüklüdür:

"-Amerika bir oyun oynuyor ve Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak istiyor!"

Amerika tarafından seslendirilen "Gücümüz yetmiyor" ifadeleri halkımız nezdinde hiç de inandırıcı bulunmuyor.

Eğer Amerika'nın PKK militanlarına gücü yetmiyorsa, o zaman, Kuzey Irak'a girecek Türk birlikleri karşısında aslan kesilmesi de imkansız olmalıdır, öyle değil mi?

Oysa şimdi biz, Kuzey Irak'a yapılacak bir sınır ötesi harekatta "Amerikan birlikleri ile karşı karşıya gelme" endişesi taşıyoruz. Buna karşılık PKK ile Kuzey Irak yönetimi, en küçük bir "Amerikan baskısı" endişesi taşımıyor, nasıl bir iş bu?

Bana göre, nezaketi falan bir kenara bırakıp, açıkça sorup cevabını almamız gereken şey şudur:

-Amerika Türkiye'den ne istiyor?

-Ne istiyorsunuz arkadaş!

İş gelip buraya dayanmıştır.

Yarın Kuzey Irak harekatı gerçekleştiğinde en sıcak konu Türk – Amerikan ilişkileri olacaktır.

Yarın Ermeni tasarısı onaylandığında Türkiye'de ana gündem, yine Amerika ile ilişkiler olacaktır.

Amerika Türkiye'yi halk planında kaybetmiştir.

İktidarın Amerika ile "iyi" gibi görünen ilişkileri bile yıpratıcı bir unsur haline gelmeye başlamıştır. Türkiye'de Amerika aleyhine yazmak, konuşmak sempati topluyor.

Bütün bunlar kendiliğinden olmuyor.

Bütün bunları görmeyen ve Türkiye'yi ıskalayarak bir Ortadoğu politikası oluşturmaya çalışan bir Amerika ile, bir süper güçle karşı karşıya olmak gerçekten dünya adına trajik bir şey.

Bu durumda Amerika'nın Pandora'nın kutusunu açtığı Irak'ta batağa saplanması da anlamsız değil.

Son sözüm şu:

Türkiye, PKK'yı, Ermeni tasarısını falan önemsemeli ama hepsinden önce Amerika'nın önüne çok net bir Türkiye gündemi koymalıdır.

Çünkü PKK işi de bir yerde gelip Türk – Amerikan meselesi haline dönüşmüştür, Ermeni meselesi de...