Başbakan türban konusunu yeniden gündemin başına yazdı ve yeni bir tartışma dönemi açtı. Bundan önce türbanda kimin ne düşündüğü, gerekçeleri ve beklentileri biliniyordu. Zaman zaman yoğunlaşan tartışmalar içinde, az sayıda kişi bilinen görüşünü değiştiriyor; büyük çoğunluk, ne söylenirse söylensin görüşünde ısrar ediyordu.
Başbakan, "Velev ki simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasî simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz?" diyerek, tartışmayı 'Demokratik haklar' bağlamından çıkarıp, Türkiye'nin laiklik sorunsalının merkezine koydu. Başbakan söylemese de türbanın siyasal simge olduğunu takanlar da, görenler de bilmekteydiler. Gerçekte başı örtülü bir kadının, başını örten giysisinin siyasal simge mi, yoksa sadece başını örten bir giysi mi olduğunu anlamak içim bir tanığa veya bilirkişiye ihtiyaç yoktur. Kimin türbanı siyasal simge olarak kullandığını, kimin başını dini inancı gereği, kimin alışkanlık sonucu örttüğünü hepimiz biliyoruz. Örneğin, Cumhurbaşkanımızın sayın eşinin türbanı siyasal bir simge olarak takmaya devam ettiğinde şüpheniz var mı?
Başbakan'ın son konuşması, tartışmada önce 'Siyasal taraf ve iddiasını gösteren simge veya giysi ile kamu hizmeti verilebilir mi' sorusunun cevaplanmasını zorunlu kılmıştır. Bu soru iki biçimde cevaplanabilir: 1/ Polis, hâkim, öğretmen, kaymakam, belediye başkanı, belediye zabıtası, pilot, subay, vergi memuru, tapu memuru ve benzerleri görevleri sırasında, siyasal yandaşlıklarını belirten giysiler içinde ve bu yandaşlığı belirten simgelerle görevlerini yapabilirler; 2/ Kamu hizmeti, hizmet verenin siyasal yandaşlığını belirten giysi içinde bu yandaşlığını gösteren simgelerle yapılamaz.
'Yapabilirler' cevabını verenler, sayıları az da olsa vardır. Onlar ya halkımızı ilkel bir toplum olarak kabul etmektedirler ya da düşünme süreçleri normal değildir. Benim siyasal simgeyle, hele gelişmekte olan bir ülkede, kamu hizmeti verilebileceğini söyleyenlere 'Pek iyi, sağlıklar dilerim' demekten başka bir diyeceğim yok; olamaz da!
"Yapılamaz" diyenlerle, bir adım daha atmaya çalışacağım:
Siyasal simgeyle kamu hizmeti yapılamaz kanısında olanlar, üniversitede türban takan kadınlara, mezuniyetleri sonrasında, kamu hizmetinin geniş bir alanının kapalı kalmasını, kadın-erkek arasında olduğu gibi kadınlar arasında da ayrımcılık yapılmasını kabul ediyorlar demektir.
Üniversitede başı kapalı olan bir kadın, devlet hizmetine girmek için başını mı açacaktır? Yoksa devlet hizmetinin kendilerine kapalı olduğunu kabul ederek mi hayata başlayacaktır? Bu ikisine de 'Hayır' demeli, gençleri samimiyetsizliğe zorlamamalı, onlar arasında ayrımcılık yapmamalıyız.
Konumuz zaten zordu, türbanın siyasal simge olup olmadığı tartışılıyordu, bazıları siyasal simge olmadığı, inancın gereği olarak takıldığını söylüyorlardı. Konda'nın son araştırması türbanın siyasallığını göstermiş olsa da tevil edenler (anlamını değişik gösterenler) vardı.
Başbakan'ın sözleri, türbanın siyasal simge olduğu görüşünü güçlendirdi, zor olan çözümü daha da zorlaştırdı! Konunun, gelecek yazılara bıraktığım siyasal tercihlerle olan ilişkisi de, işin netameli başka bir yanıdır.
Kaynak: Radikal