Türban sorunu böyle çözülmez


 

Üniversiteye gitmek isteyen kız öğrencilerle erkek öğrenciler
arasında ayrım yarattığı için bir şekilde çözülmesi gereken türban sorunu yine derin bir bataklığa saplanmışa benziyor. Öyle anlaşılıyor ki, son günlerde devreye sokulan Anayasa'yı değiştirme formülü sorunu toplumsal barışa hizmet edecek bir şekilde çözmeyecek, daha derin ayrımlar yaratacak.
Bir tarafça vahim bir yenilgi, öbür tarafça ise büyük bir zafer olarak algılanan çözümlerden toplumsal barış havası çıkmaz.
Bu sorunun çözümü için iki yol vardı: Şimdi yapıldığı gibi yüksek profilli çözüm, yani Anayasa'yı değiştirerek, kanırta kanırta elde edilen çözüm.
Ya da düşük profilli çözüm, yani konuyu yumuşatarak, yavaş yavaş uzlaşarak elde edilecek olan çözüm.
Son yıllarda bu ikinci çözüm yolunda epey mesafe alınmıştı: Birçok üniversitede kız öğrenciler 'üniforma/türban' inatlaşmasına girmeden, saçlarını ve boyunlarını inançlarına uygun bir biçimde örtmenin yolunu bulmuşlardı. Değişen YÖK yönetiminin de sağlayacağı ek koşullarla bu doğal dönüşüm kendiliğinden ilerleyecek, türban sorunu buharlaşacaktıÖ
Ama, hayır! Birileri acilen yüksek profilli çözümü öne çıkardı. O zaman da yüksek profilli muhalefet oluştu.
Durumun bu aşamaya gelmesinin ve Türkiye'nin psikolojik atmosferini çok kötü bir biçimde zehirlemesinin başlıca nedeni konunun tamamen siyasete bulaştırılması ve o çerçevede sürekli yalanlar söylenmesidir.
Yalanlar zehirlidir. Bazen aniden öldürür, bazen ise kurşun gibi birike birike...
Hangi yalanlar mı? Birkaç tanesini sayayım:
Birinci yalan: Anayasa değişikliğinin laiklikle ilgisi yoktur.
Olmaz olur mu? Laiklik, her şeyden önce, dini kuralların devletin yönetim kurallarını belirlememesidir. Şimdi ne yapılıyor? Din böyle emrediyor diye devletin Anayasası değiştiriliyor!
İkinci yalan: Bu konuda toplumsal uzlaşma sağlanmıştır.
Toplumsal uzlaşma gerçekten sağlanmış olsa ülkenin birçok kesiminde bu kadar korku ve tedirginlik olur mu? Üstelik bu korku ve tedirginlikleri duyanlar ülkenin en iyi eğitimli, dünyayı en yakından izleyen, etkili kesimleri... Demek ki, iknada bir eksiklik var. Ve toplumsal mutabakat yok.
Üçüncü yalan: Türban bir inancın gereğini yerine getirmekten ibarettir. Türbanlı kızlarla diğerleri arasında başka bir fark yoktur.
Acaba? İtiraz edilen türden 'türban'ın tercihi başka birçok konuda yapılmış tercihi de belirlemiyor mu? Nerede neler yenecek, neler içilecek, neler giyilecek, denize girilecek mi girilmeyecek mi, girilecekse nerede nasıl girilecek, kimlerle birlikte oturulacak, kimlerle birlikte oturulmayacak, spor yapılacak mı, hangi giysilerle, müzik dersi alınacak mı, dans edilecek mi, vb. vb.
Cumhuriyet'in kurucularının ülke kadınları için hayal ettiğinden çok farklı bir hayat tarzı tercihi!
Evet, demokratik bir ülkede kadınlar böyle bir tercih yapma hakkına sahiptirler. 22 Temmuz seçimleri biraz da bunun onaylanmasıdır. Ama böyle bir tercihin yaygınlaşmasının birilerini kaygılandırmasında da şaşılacak bir yan olmaması gerekir.

Kaynak: Radikal