Türban, 301, muhafazakârlık ve yasaklar


 
20 Ekim 2004 tarihinde Zaman Gazetesi'nin Yorum bölümünde "Muhafazakârlık çağımızda nasıl olmalı?" başlıklı bir yazı yayınlamış idim.  
 
 
Bu yazıda çağımız demokratik muhafazakârlığının, üstelik Türkiye gibi bir ülkede, temel işlevinin kişisel hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmak yani negatif tasarruflarda bulunmak olduğunu ifade etmeye çalışmış idim.

Negatif tasarruf (edim)-pozitif tasarruf ayırımı kamu hukukçularının, hak ve özgürlükler konusunda çalışan hukukçu ve siyaset bilimcilerinin çok sık kullandıkları kavramlar; burada negatif kelimesinin zorunlu olarak olumsuz, pozitif kelimesinin de olumlu bir anlamla yüklü olmadığını öncelikle belirtmek gerekiyor.

Güncel tartışmalardan bir örnek vermek gerekir ise üniversite öğrencilerine türban benzeri bir giyim unsurunu üniversite mekânlarında yasaklamak pozitif bir tasarruf (edim), zira o güne dek olmayan bir düzenlemeyi hukuk sistemi içine, mevzuata sokuyorsunuz; mevcut olmayan bir düzenleme yarattığınız için de bu düzenleme "pozitif" kavramı ile ifade ediliyor ve meselenin olumlu ya da olumsuz bir yanı olup olmaması ile ilişkisi yok. Eskiden, Özal dönemine dek Ceza Kanunu'muzda 141. ve 142. maddeler olarak bilinen, çok sayıda insanın canını yakmış maddeler vardı; Özal, bu hukuksal düzenlemeleri kaldırdı, yerlerini başka maddelerle doldurmadı yani bir düzenlemeyi sistemden kaldırdığı için bu tür bir eyleme hukukçular, siyaset bilimciler "negatif tasarruf" diyorlar, burada da negatif kelimesi bir olumsuzluk anlamına değil.

Yukarıda da belirttiğim gibi ülkemiz üniversitelerinde Anayasa Mahkemesi'nin 1991 tarihli, Yükseköğretim Yasası'nın 17. maddesiyle ilgili kararı ilgili çevrelerce bir yasaklama olarak algılandı, yorumlandı; bu bağlamda Anayasa Mahkemesi kararı tipik bir pozitif tasarruf niteliğinde bir karar.

9 Şubat 2008 tarihinde TBMM'de gerçekleşen ve Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerini değiştiren, eklemeler yapan kararı, anayasa değişikliği ise uygulamada bir yasak biçimine dönüşen 1991 tarihli Anayasa Mahkemesi kararını etkisiz bırakmayı amaçladığı, yeni ek bir düzenleme, sınırlama, yasak getirmeyi amaçlamadığı, mevcut sınırlamaları kaldırmayı amaçladığı için bir negatif tasarruf olarak tanımlanabilir.

Türkiye, Avrupa örnekleriyle mukayese edildiğinde çok geç kurulmuş bir millî devlet ve bu geç kurulmuş millî devletin inşa süreci, modernleşme çabaları beraberinde bir dizi yasaklamaları, sınırlamaları da taşımış; artık bu inşa sürecindeki yasakları tartışmanın tarihçilerin görevi haline geldiğine inananlardanım.

1920'lerde, 1930'larda belki bir ölçüde savunulabilecek toplumsal sınırlamaların 2008 Türkiye'si için bir deli gömleğine dönüştüğü artık aklı başında herkesin malumu; ama bu sınırlamaların, yasaklamaların sayısı günümüzde hâlâ çok, sistemden ayıkla ayıkla bitmiyor.

Dikkat ederseniz Avrupa Birliği uyum paketleri ve şu günlerde ilgilenmek zorunda olduğumuz dokuzuncu uyum paketi, ağırlıklı olarak sistemin yasaklarını, sınırlamalarını temizleme mantığıyla kaleme alınmış metinler; bu anlamda tüm AB siyasal uyum çalışmalarına da bir negatif tasarruflar süreci olarak bakabilirsiniz.

Muhafazakârlık, siyaset bilimcilerinin üzerinde çok kafa yordukları bir tanım ve ben de bu yazıda bu tanımlar üzerinde durmak istemiyorum; ama benim kişisel olarak bu kavramdan anladığım yurttaşların bir biçimde, bir nedenden benimsedikleri yaşam tarzlarını özgürce sürdürmeleri ve başkalarının özgürlükleriyle çatışmadığı sürece de kamusal yaşama taşıyabilmeleri.

Muhafazakârlık meselesinin tanımını böyle yaparsanız günümüzde Türkiye muhafazakârlarının önündeki temel sorunun geçmişten günümüze sarkan yasaklamaları negatif tasarruflar paketleriyle tek tek ayıklama ve böylece adım adım daha özgür bir toplumun yurttaşı olma sorunu olduğunu fark ederiz.

Muhafazakârlığın bu tanımı ve bu negatif tasarruflarla özgürleşme planının çevresinde ülkemizde çok geniş liberal demokrasi temelli siyasal ittifaklar da kurmak mümkün.

Ancak, bu muhafazakârlaşma ve negatif tasarruflar sürecinin önünde kanımca ülkemizde önemli iki engel var ve bu engeller ağırlıklı olarak sistemin devletçi tutucularından da kaynaklanmayabilir.

Muhafazakârlaşma sürecinin sağlıklı işlemesi toplumun farklı kesimlerinin negatif tasarruflarla kendi önlerini açma projelerinde belirli bir dayanışmayı da, hem etik olarak hem de pratik açıdan gerekli kılabilir.

Türban yasağının kaldırılması negatif bir tasarruf ve bu tasarruf toplumda türban meselesiyle günlük yaşamında çok da ilgili olmayan kesimlerin de ağırlıklı olarak desteğini aldı; 2004 yerel seçimlerinde ve 2007 genel seçimlerde İstanbul'da yaşayan Müslüman olmayan yurttaşlarımızın ağırlıklı olarak AKP'ye oy attığını unutmayalım.

TCK 301'in de sistem içinde yer alıyor olması kanımca çok gereksiz bir pozitif tasarruf idi ve bugün gelinen noktada bu konuda da radikal bir negatif tasarruf (edim) gerekiyor; bu negatif tasarrufun da günlük yaşamlarında muhafazakâr kesimin insanlarıyla çok bağlantısı olmayabilir; ama önemli olan yöntem olarak negatif tasarruflarla özgürleşme sürecinde belirli bir noktaya kadar empatiyi ve hatta dayanışmayı gündeme taşıyabilme.

Türban yasağının vardığı son aşamadan sonra kaldırılmasını zorunlu bulduğumuz 301. maddenin nasıl bir toplumsal mutabakat içinde ele alınacağı da ilginç bir süreç olacak.

İkinci temel mesele de muhafazakâr toplumsal kesimlerin dönem dönem pozitif tasarruflara, hatta yasaklamalara ve sınırlamalara kadar gidebilen pozitif tasarruflara toplumsal projelerinde yer veriyor olmaları; muhafazakârlaşma süreci negatif tasarrufları aşar, pozitif tasarruflara ağırlık vermeye başlayan bir sürece dönüşme sinyalleri vermeye başlarsa bu yeni durumun toplumsal barış için ciddi bir sıkıntı yaratacağını da unutmayalım.

AKP'nin bu konuda hakkını yemeyelim ve 2003'ten günümüze siyasal sürece negatif tasarrufların daha ağırlıklı olarak damgasını vurduğunu görelim; ancak, özellikle yerel yönetimler çerçevesinde sinyalleri alınan pozitif tasarruflarla, yeni sınırlamalarla muhafazakârlaşma proje kıpırdanmalarının ciddi sonuçlar doğurabileceğini görelim.

Türkiye, yasaklar ve sınırlamalar açısından o kadar zengin bir ülke ki, çağdaş ve demokratik bir muhafazakâr projenin daha senelerce büyük bir toplumsal mutabakat içinde sürdürebilecek negatif tasarruflar alanı mevcut.
 
Kaynak: Zaman