TSK Nasıl Değişir?

Devam eden her tartışma, bir yönüyle Türkiye'deki kamplaşmaların varlığını keskinleştiriyor. Ancak diğer yandan bu süreci yaşamadan bir yere varmak da mümkün görünmüyor.

Gerek açılımla ilgili yaşananlar, gerekse Türk ordusunun merkezinde yer aldığı 'belge' tartışmaları, eninde sonunda bizi daha sağlıklı bir zemine taşıyacaktır.

***

MHP, bir yandan açılımla ilgili sert duruşunu korurken, öte yandan Devlet Bahçeli'nin liderliği, biriken öfkenin sokakta bir çatışmaya dönüşmemesi yönünde ciddi bir sınav veriyor.

MHP'nin kısa bir süre sonra gerçekleşecek kongresi, bu duruşu değiştirecek bir sürecin önünü açabilir mi? Meselenin kongre merkezli görülemeyecek kadar kapsamlı olduğu açık. Bugünkü manzara bizi yanıltmasın. Bu siyasi partinin Türkiye'nin yeni rolüne uygun bir dönüşüm yaşaması, sanıldığından çok daha kolay olabilir.

***

CHP'nin durumu daha farklı. Bu partinin özellikle siyasi merkezde, geleneksel bürokrasi üzerinde sağladığı baskı; açılım ve TSK'nın konumu gibi alanlarda ciddi bir direnişi besliyor.

Deniz Baykal'ın 'ergenekon avukatlığı' çıkışı kuşkusuz basit bir tepkiden ibaret değildi. Aksine Baykal'ın, Türk devlet yapısında ciddi bir değişimi ifade eden bu davayı, kendi bulunduğu yerden ne kadar doğru okuduğunun ifadesiydi.

***

DTP, açılım konusundaki tavrıyla, böyle bir sürece katkı sağlayacak demokratik tecrübeden ve birikimden yoksun olduğunu bir kez daha gösterdi. Nitekim bu sürecin devamında DTP'nin temsil kabiliyeti daha ciddi tartışma konusu olacaktır.

Bu partiye 'Kürtleri temsil eden yegane laik organizasyon' gözüyle bakanlar, aslında DTP'nin en önemli zaafını tanımladıklarının ne kadar

farkındalar bilemiyoruz.
Fakat gerçek şu: Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun son Irak ziyaretinin kapsamı ve Mesut Barzani'yle birlikte verdiği mesajlar, Kürt sorununda DTP'ye (ve elbette PKK'ya) bırakılamayacak kadar ciddi bir noktaya gelindiğini gösteriyor.  Eve dönüş ve açılım süreci, kısa molanın ardından yeniden yola devam ederse, Kürtleri temsil iddiasındaki tüm örgütlenmeler hızla değişime uğrayacak ya da tasfiye olacaktır.

***

Orduya gelince. Sahip olduğu ittifakları, algıları, duruşu değişen bir ordu, aslında ciddi bir 'misyon' değişimi yaşıyor demektir. TSK'nın kendi içinde böyle bir değişimi yönetmesinin kolay olmadığı ortada. Nitekim 'belge' tartışmalarında daha işin başında gerekeni yapmayıp, sorunu 'kangren'e dönüştürmeleri hayli kötü bir örnek.

TSK'nın sistem içindeki yerinin doğru tanımlanması için sadece yasal düzenmeler yapmak yetmiyor. Diğer yandan neden yeni bir 'misyon'a ihtiyaç duyulduğunun da doğru anlatılması gerekiyor.

Bu anlamda Başbakan Tayyip Erdoğan'la, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ arasındaki görüşme ve diyalog zemininin devamı büyük önem taşıyor. Belge sorununda ortaya çıkan yüksek tansiyona rağmen, özellikle Başbakan'ın olup biteni ele alışındaki soğukkanlılık, bu sağlıklı zeminin devam edeceğine işaret ediyor.

***

Türkiye'nin önündeki soru şu: Bölgenin ve dünyanın gerçeklerinden kopuk tezlerle sistem içindeki yerini tartışmak adına orduyu güçsüz kılmak mı? Yoksa Türk ordusunu yeni hedefler doğrultusunda dönüştüren bir dönemin kapılarını açmak mı?

İkinci tercihi işaretliyorsanız; ordu, kendi hükümetinin aleyhinde planlar yapan değil, siyasi iradenin gösterdiği hedefleri çalışan bir dinamizme kavuşur.

Kaynak: Star