Müslüman Kardeşleri ve onlara bağlı tüm grupları terörist örgüt olarak ilân etmenin, ABD içerisinde Amerikalı Müslüman toplumu bir arada tutan sivil toplum örgütleri üzerinde büyük bir tesiri olacak.
Eğer şu an Amerika’da yaşayan bir Müslüman olsaydınız moraliniz nasıl olurdu? Kendi toplumunuza hesaplı bir şekilde saldırı başlatan bir başkana sahip olmaktan daha kötü ne olabilirdi? Peki ya sırf politik meselelerle iştigal ettiği için Müslümanları sindirme, sessizliğe gömme ve mahkûm etme gücüne sahip bir yasanın çıkmasına ne denebilir?
Şu an Kongre’de bekleyen “Müslüman Kardeşlerin Terörist Olarak Tanınmasına Dair Kanun”, Müslüman yedi ülkeden yapılacak seyahatlere sadece “radikal İslami aşırıcılara” odaklanacak şekilde ABD’nin terörle mücadele programında revizyona gidilmesi suretiyle) uygulanan yasak ve yeni Başkan’ın terörizme karşı diye sunduğu bir dizi endişe verici yanıt (Paris, Louvre’daki Mısırlı bir bıçaklı saldırgana dair caps tweetleri atmaktan Quebec’teki bir camide sağcı bir milliyetçinin altı Kanadalıyı silahla vurmasına dair büsbütün bir sessizliğe kadar) bağlamında gündeme geliyor. Fakat Amerikan Müslümanlar için bu yasa da -eğer geçerse- cabası olacak.
Ocak ayında Cumhuriyetçi Senatör Ted Cruz tarafından gururla takdim edilen bu yasa, “Hem ABD hem de dünyanın geri kalanında faaliyet gösteren Müslüman Kardeşlerin ve ona bağlı grupların gerçekleştirdiği şiddet yanlısı cihad faaliyetlerine karşı bir koruma” olarak tasarlanmış. Cruz’un söylediklerine göre, Müslüman Kardeşleri bir terörist örgüt olarak etiketlemek, “ABD’nin, grubun terörist aktiviteleri desteklemek için aldığı finansmanın önünü kesmek üzere harekete geçmesini mümkün kılacak”.
Mısırlı bir grubu terörizmle bağlantılı olduğu iddiasıyla kara listeye almanın Amerikan vatandaşları üzerinde doğrudan tesiri olacak çünkü “onlara bağlı gruplar” tanımı bazı ABD’li Müslüman kuruluşlarını kapsıyor. Bunların arasında Council on American-Islamic Relations (CAIR), the Islamic Society of North America (ISNA) ve the Muslim Students Association (MSA) da mevcut.
CAIR, Amerika’daki en büyük ve en etkili sivil toplum örgütü ve politika uzmanlarına göre, mevcut düzenlemenin neticesinde kapatılma tehlikesiyle en çok karşı karşıya olan grup.
1985’te kurulduğundan bu yana Amerika’da CAIR’i duymamış ya da herhangi bir etkinliğini desteklememiş bir Müslümana rastlamak oldukça zor. Organizasyonun tabanı, medyanın önyargılı İslam betimlemelerini geriye püskürtmeleri ve Amerikalı Müslümanların politik ve sosyal aktivizm faaliyetlerine katılımını teşvik etmeleri sebebiyle sivil özgürlükleri savunan gruplar arasında ciddi bir itibar kazandı. Bu örgüt, ABD’li Müslüman göçmenlere dair başarı hikâyesinde kilit bir rol oynadı.
CAIR ilk kez tehdit altında kalmıyor. Mevcut yasa teklifi, kanun koyucuların üst üste beş yıldır Müslüman Kardeşlerin kara listeye alınması için düzenleme önerdiğini not ediyor fakat bu önerinin daha önce geçmemesinin bir sebebi mevcut: ABD dış politikası ve terörle mücadele uzmanları genelde Müslüman Kardeşleri ABD ulusal güvenliğine tehdit olarak görmediler. Geçtiğimiz yıl İngiliz Hükümeti de Müslüman Kardeşlerin aşırıcılıkla bazı bağları bulunduğuna fakat bir terörist grup olmadıklarına karar verdi. ABD’de onlara bağlı olarak ve yaygın bir şekilde faaliyet gösteren gruplar da değil.
Fakat Trump yönetimi altındaki kanun koyucular, bu yasanın nihayet geçeceğine dair hiç şimdiki kadar iyimser olmamışlardı ve akademisyenler bu yasanın sivil özgürlükler ve haklar üzerindeki etkisinin korkutucu olduğunu söylüyorlar. Texas’taki Trinity Üniversitesinde siyaset bilimi profesörü olan Sussan Siavoshi bunu, “Bir sivil toplum örgütü olan CAIR, bir terörist örgüt olarak ilân edilirse politikaya müdahil olmak isteyen insanlara hangi seçenekler kalacak? Bazıları pasif kalacak olabilir ama diğerleri yeraltına inip şiddet yanlısı hareketlere dâhil olabilir.”
Eğer bir hak savunma örgütünün “terörist” ilân edilmesi inandırıcı gelmiyorsa şunu düşünün: ABD’deki en büyük Müslüman hayır kuruluşu olan Holy Land Foundation, 2012’de kapatıldı ve malvarlıkları dondurulup beş lideri de FBI tarafından tutuklandı. Hamas’a ve bazıları terörizmle bağlantılı kuruluşlar listesinde dahi yer almayan birkaç hayır kuruluşuna finansman sağlama iddiasıyla hâlâ parmaklıkların ardındalar.
Philadelphia’daki American Friends Service Committee’den Mike Merryman-Lotze, “Müslümanların kayda alınmasından mı endişelisiniz? Bu, Müslümanların kayda alınmasıdır. Bu istisnai bir harekettir. Eğer bu yasa geçerse politik bir karar olmuş olacak; bu kararları aldıkları için sorumluluk taşıyacak, Dışişleri Bakanlığında ya da güvenlik servislerinde çalışan ABD’li yetkililerin önerilerini, görüşlerini ya da bulgularını baz alan bir karar olmayacak.” diyor ve ekliyor: “Bu tam da direniş gösterilmesi gereken bir hareket.”
Fakat CAIR’in Müslüman Kardeşler ile eş tutulduğu ve Müslüman Kardeşler’in Amerika’yı ele geçirmeye çalıştığına dair mit, Breitbart’ın medya dünyasında geniş bir şekilde yayıldıkça bu direnişi göstermek zor.
Trump, Müslümanlara dair bir sicil oluşturacağını söylediğinde Jewish Anti-Defamation League (ADL) buna karşı çıktı. ADL’nin baş yöneticisi Jonathan Greenblatt, Kasım’daki anti-Semitizm konferansında yaptığı konuşmada, böyle bir şey olması durumunda bir Müslüman olarak sicile kaydolacağını belirtti. Fakat eğer bu yasa geçerse ADL ve onlar gibi diğer gruplar ayağa kalkıp CAIR’i destekleyecek mi? Bu, sivil toplumumuz için bir imtihan olacak.
Kaynak: Shenaz Kermalli/ The Independent
Dünya Bülteni için tercüme eden: Deniz Baran