ABD’nin, bunca gürültüden sonra İngiltere ve Fransa’nın da katıldığı hava saldırısıyla, Şam ve Humus’un batısında sadece üç hedefi bombalamasını ve ABD Savunma Bakanı Jim Mattis’in “Operasyon tek seferlikti,” açıklamasını doğru analiz etmek gerekir.
Saldırı noktalarının Şam yakınında bir kimyasal silah araştırma merkeziyle Humus’un batısında yer alan bir kimyasal silah deposu ve kimyasal silahlarla ilişkili bir komuta merkezi olması, bu bombardımanların sadece kimyasal kullanımını kısıtlamak imajına büründürülerek yapıldığını, ancak ABD’nin şimdilik, ve sekizinci yılına giren savaşta hala, Esad rejiminin işlediği suçlar nedeniyle cezalandırılması ya da yerinden edilmesi gibi bir kaygı taşımadığını gösteriyor.
Mattis’in ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford’la yaptığı basın toplantısında geçen bahar İdlib’in Han Şeyhun bölgesinde gerçekleşen kimyasal saldırı sonrasında Trump’ın emriyle Şayrat Hava Üssü’ne gönderilen 59 Tomahawk füzesini anımsatarak sarf ettiği “Bu yıl iki katından biraz fazla silah kullandık,” sözleri saldırının şiddeti ve oluşturabileceği etki hakkında az çok bir tahmin veriyor. Şayrat Hava Üssü saldırıdan çok kısa süre sonra tekrar faal hale gelmiş ve tek seferle sınırlı kalan operasyon sonrası Trump’ın amacının kimyasal kullanımını engellemek olmadığı, sadece dünyaya “ABD’nin yeni patronunun kim olduğunu” göstermek olduğu anlaşılmıştı. Mattis’in bu operasyonun tek seferlik olduğunu belirtmesi de bize, “Keşke en azından, 2013’teki Doğu Guta saldırısı sonrası Obama’nın Şam ve Rusya’yla Suriye’den taşıyıp imha etmek için anlaştığı ama hala orada olan kimyasal stoklar temizlenmiş olsa,” diye düşündük. Zira bir milyonu aşkın insanın ölümünün, bir ülkenin yarı nüfusunun mülteci hale gelmesinin, Suriye’nin mevcut durumunun baş sorumlusu Esad’ın gitmesini ABD’nin de henüz istemediği, bölgedeki oyun planlarının devam etmesi için gereken kaosun sürmesi noktasında Esad’a hala ihtiyaç duyulduğu aşikar.
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ