Tonyalı profesörün Akçaabat konferansı

Muhterem hemşerilerim! “Tonyali profesör bölücülük yapayi…” diyen şerefsizlere huzurlarınızdan sesleniyirum. Varsa bir bildiğiniz, deliliniz koyun ortaya. Karılar gibi dedikodi yapmayin.

Bu dedikoduların nerden, nasil çiktuğuni ben biliyirum.

Geçen gün arkadaşlarla Ortahisar'da oturduk çay içeyiruk. Malüm, seçim günü yaklaşiyi; ağzımdan laf almaya çalişiyiler.

Ben bilim adamıyim, siyasetle işim olmaz dedum, dinleyen yok.

Bizim Kofti Hasan; “Hocam” dedi, “Topraklarımız yabancilara satılıyi, ne yapacağuk?”

“Siz de topraklarınıza sahip çıkın!” cevabını verdum. O da, “Satılan toprakların tapusu üzerimizde değil ki, nasil sahip çıkalum?” deyince, ben de dedim ki:

“Erguvaniler adında kapı gibi bir kitap çıktı; alın okuyun diyeceğum, okumayacaksınız! Alıştınız hazır konuşuğa; bari iyi dinleyin.

Bu 'Erguvaniler', bildiğiniz hacıyatmazların haçlıyatmaz kısmındandur. İçlerinde öyleleri vardur ki, malını ateş yakmaz.

Bazilarına paşa dedelerden kalan toprağın haddi hesabı yoktur. Miras da değil ha! Neyin karşuluğunda, niçun o kadar toprak bulara bağışlanmiş, kimse bilmeyi!

Kofti Hasan'ın askerdeki uşağı vatan toprağı için gerekirse canını verecek; hayatlarını zevki sefa içinde geçiren bu 'erguvani' uşaklari Paris'te, New York'ta orospi kovalayacak!

Arap atını dört nala koştursan bunların toprağının ucunu bir günde bulamazsın. Kofti Hasan'ın üç tane karayemiş dikecek toprağı yok. Bu, adalet midur?

Süleyman'a dedim ki, Türkiye'nin yüzölçümünü toplam nüfusa böl, hemen sonucunu ver bana. (Yaklaşık 100 metrekareye tekabül ettiğini söyledim, hocam duymazlıktan geldi –Vakfıkebirli Süleyman)

Topraklarımız iyicene karıldıktan sonra, bi güzel pay edilsun. Madem lafa gelince bu vatan hepimizin deniliyi; herkes payına düşeni alsun. Çekilecek kurada; Etiler'deki bir 'erguvaniye', bizim Boklu Dere'den yer düşerse, şansına rıza göstersun.

Laflarımı eğriye çekmeyin. Ben ne federasyondan, ne de konfederasyondan söz edeyirum…”

Konuşuklarımın asli astarı budur.

Beni bölüçülükle suçlayan o reziller, yüzüme karşı bi şey desin bakayim! Medeni insanlar gibi tartışalum. (Salona derin bir sessizlik hakim oldu –Vakfıkebirli Süleyman)

Ben ne zaman bölücülük yapmışım (…) dedikodicilari! (Büyük bir alkış tufanı koptu –Vakfıkebirli Süleyman)

Doğrusini isterseniz hamasete de karşıyım. Sen toprak satan duruma düştükten sonra, alan çok olur. Mesele, memleketi kalkındurmak; satan değil, satun alan duruma getirmektur.

Siz ne saniyisinuz? Amerika'ya 72 milletten doluşan (…) (…)mun uşaklari, vatanlaruni çok seveyiler de mi topraklarını satmayiler? La uşağum, Arafilboyu'nun sokak köpekleri bile vatanını onlardan çok sever!

En kızdığım şey dedikodi yapmak veya dedikoduya itibar etmektir.

Gelgelelum, bazen dedikodi işe de yarayi. Bizim rektörün dedikodisi olmasaydi, Ay'a çıkılmadığını ispat edemezdim.

Vaktiyle, bizim rektör beni yanına çağırarak, “Hocam, öğrencilere aya çıkılmadığını söyledin mi?” diye sormişti.

Aklını (…) rektörü! Sağdan soldan duydi bi ahmak konişuk, bana hesap sorayi.

Ben astrofizik de çalışmış adamım. Bilduğun bi şey mi var, diye sorsana. Ne hesap sorayisun? Komser misun, bilim adami misun?

“Öyle bir şey demedum” dedim, “Ama varsayalım dedum, ne olacak?”

“Dedin mi, demedin mi?” diye üsteleyince; bi kafam atti, bi kafam atti ki, sormayin gitsun!

Rektöre dedum ki; “Matematiksel evrenin sonsuzluğu kavramına ve Einstein'in izafiyet kuramına göre insanoğlu değil aya, bi (…) çıkmamıştır.” (Buradaki parantez içindeki üç noktayı, hocamın söylediğini teyp kasetinden çözemediğim için koydum, aklınıza başka bir şey gelmesin –Vakfıkebirli Süleyman)

O gün rektör beni kızdırmasaydi, hiç aklımda yokken, tam 3 yılımı Ay'a çıkılmadığını ispat etmek için harcamazdum. (Ay'a çıkılmadığını ispat etmek için, o gün yemin ettiğimizi dün gibi hatırlıyorum –Vakfıkebirli Süleyman)


Kaynak: Yeni Şafak