Tibet için bir 'orta yol' bulmanın vakti geldi...


Tibetlilerle Pekin'in Tibet sorunuyla ilgili savları zıt olsa da, artık ılımlı bir yol bulunması gerekiyor. Tibet ekonomisi tek başına ayakta kalamaz. Dünyanın gözünün üzerinde olmasıysa, Pekin'in insan hakları ihlallerini önler

Tibetli klanlar taktiklerini tartışmak için toplanırken, Dalay Lama üzerinde Çin hükümetiyle yürüttüğü görüşmelerde daha inatçı bir çizgi izlemesine yönelik baskı artıyor. Mayıs ayında başlayan görüşmeler şimdiye dek pek az kayda değer ilerleme kaydetti. Daha radikal klanların bakış açısına göre, daha fazla ilerleme sağlanması muhtemel de değil.
Tibetlilerin Çinlilerden şüphe etmesinin yeterli bir tarihi temeli de yok değil. 1959 yılında, Tibet ayaklaklanması Mao Zedong tarafından şiddetli bir biçimde bastırılmış, Mao bu süreçte Tibet'in neredeyse yarısını tamamen ilhak etmişti. Bunu Kültür Devrimi'nin tahribatı izlemiş, yüzlerce Budist manastırının kutsallığına saygısızlık edilmişti.
O zamanlar böyle bir rejimle herhangi bir diyaloğun mümkün olmadığını söyleyen bazı sesler yükselmişti ki, şimdi de aynı şeyi dile getirenler var. Ve gerçekten de, sürgüne gitmesinin üzerinden geçen 49 yılda Dalay Lama'nın yürüttüğü müzakerelerin Tibetlilere uluslararası sempatiden daha fazla şey kazandırdığını söylemek zor. 1987'de başlayan gösteriler toplu hapse atmaları, sıkı yönetimi ve rahiplerin zorla 'yeniden eğitilmesi'ni iyice artırdı. Çinli yetkililer mart ayında, Pekin Olimpiyat'ı öncesinde şiddetten uzak durmak zorunda kaldı.
Tibet bir dizi umutsuz ikilem sunuyormuş gibi görünüyor. Dalay Lama Tibet'in bir zamanlar bağımsız olduğunu ve sömürgeleştirildiğini savunuyor.
Çin'se tarihsel bir argümanla, Tibet üzerinde egemenlik iddia ediyor.
Çin Tibet'i, Tibet Otonom Bölgesi olarak görüyor. Dalay Lama bölgenin Tibetli nüfusun yaşadığı komşu eyaletleri de kapsaması gerektiğini söylüyor. Çin Tibet ekonomisini iyileştirdiğini belirtiyor. Dalay Lama'ysa kalkınmanın Han Çinli göçmenleri kayırdığını ve Tibet kültürünün zarar gördüğünü söylüyor.
Görünürde uzlaştırılamayacak olan bu iddialara, hem bir Budist'in hem de bir Demokrat'ın yanıtı şudur:
Orta yol, aşırılıktan uzak durmak, ılımlılık.

Hong Kong bağımsızlıkla baskı arasındaki örnek
Tibet için Çin dahilinde yaşayabilir bir gelecek var.
Hong Kong örneği, tam bağımsızlıkla baskı arasında ara yollar bulunduğunu gösteriyor. Tibetlilerin, otonom bir ekonomik geleceğin belirsiz bir gelecek olacağı gerçeğini gözden geçirmeye ihtiyacı var. Tibet ekonomisi, sadece geçinmeye yetecek bir tarımla sırt çantalarıyla gezen gençlere satılan şapkaların bir tür karışımından oluşuyor. BM Kalkınma Programı verilerine göre, Tibet İnsani Gelişme Endeksi'nde Çin'in 31 eyaleti arasında en alt sırada yer alıyor. Ocak 2007'de Dalay Lama Tibet halkına, kültürlerini koruma noktasında otonomi verilmesi şartıyla Çin'in bir parçası olacakları bir geleceği kabul etmelerini söyledi. Dalay Lama, Tibet'in, kültürüne saygı duyan bir Çin'e barışçıl olarak katıldığı bir gelecek tahayyül etmekte kesinlikle haklı.
Bu saf bir umut değil. Bu temelde, bir insan hakları ve özgürlük meselesi, toprak sorunu değil. Ve dünyanın gözlerinin Çin'in üzerinde olması, Tibet için bir umut kaynağı. Teknoloji devrimi Çin'i yabancı medyaya açmış durumda ve ülkenin merakı savuşturma çabaları da ümitsiz. Olimpiyat'tan alınan ders şuydu: Çin hükümeti dünyaya kapılarını kapatamaz.

Kaynak: Radikal