Terörün kaynakları ve (Kürtlerin) ulus-devlet imkansızlığı

Telegraph Gazetesi'nin haberine göre İran'ın dini lideri Hamaney, Tahran'da düzenlenen Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında, Devrim Muhafızları'na bağlı Kudüs Gücü'nden, muhalif destekçilerine karşı harekete geçmesini istedi. Konseyin hazırladığı raporda, İran rejiminin Batı'ya 'kırmızı çizgilerini' göstermesi gerektiği, böylece Suriyeli muhalifleri destekleyen ABD, İsrail, İngiltere, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar'a, 'eylemlerinin cezasız kalmayacağı' konusunda bir uyarı gönderilmiş olacağı vurgulanıyordu.

Şimdi Ortadoğu'da çok ilginç bir kamplaşma hemen gözümüzün önüne geliyor. Ama bu, 'gözümüzün önüne' hemen gelen pek çok şey gibi oldukça aldatıcı. ABD, İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar -tabii İngiltere- cephesinden bahsediliyor. Bu genelleme, Suriye politikası üzerinden yapılıyor. Şimdi bu 'genellemedeki' ülkelere ya da bu 'genellemenin' dışındaki ülkelere tek tek baktığımızda da bunun, oldukça hatalı bir kategori etme olduğunu saptarız. Bir kere, 2. Obama dönemi ABD için, İsrail'le sorunların yoğunlaşacağı bir dönem olacak. Türkiye-İsrail ilişkileri de, İsrail böyle kaldıkça, hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Tabii burada Rusya yok. Rusya'nın Dünya Ticaret Örgütü'ne girmesi çok önemli bir gelişmedir ve Rusya'da çok şeyin değişmeye başladığının göstergesidir. Rusya'nın DTÖ üyesi olması, 'yeni' AB ve Türkiye ilişkilerinde de yeni bir dönemdir. Artık Suriye rejiminin doğrudan ve şartsız destekçisi bir tek İran kalıyor. Çok yakında Çin de BM de Suriye rejimini desteklemeyi bırakacak.

Burada Çin'le ilgili hemen bir parantez açalım. Çin Komünist Parti'nin 'liberal' kanadının 'operasyonları' devam ediyor. Bu yılki kongrede gelenekçilerin tasfiyesi hızlanacak. ÇKP kongresi, dünya ekonomisi açısından, en az ABD seçimleri kadar önemli. Çünkü Çin, iç pazara dönük yeni bir büyüme stratejisine geçerken bunu, ücretleri yukarı çekerek yapacak. Çin'de yüksek ücret ve beşeri sermayeye dayalı yeni büyüme stratejisi, ABD'nin yeni dönemde, dünyanın en ücra köşelerini piyasaya açma, bilgi toplumunu yaygınlaştırma temelli stratejisiyle örtüşüyor. Asya tipi barışçı ve piyasaya dayalı yeni bir kalkınma paradigmasının temeli olan bu yeni kalkınma perspektifi, iki temel üzerinde çıkış sağlıyor; birincisi hızlı sınırsızlaşma (yeni bölgesel birlikler, federal yapılar ve kent devletler) ikincisi bilginin, bu sınırsızlaşma çerçevesinde hızla yayılarak tüm dünyayı, aynı anda piyasalaştırması. Bu kapalı toplumlar için çok hızlı bir çözülme sağlayacak. Örneğin Rusya gibi büyük, doğal zenginlikleri sayesinde güçlü olan ekonomilerin dünya sistemine eklemlenmesi sağlanırken, Afrika'da kabile savaşlarının getirdiği yoksulluğun üzerinde dikta kuran kabile oligarşileri de aynı hızla çözülecek. Geçen gün Orhan Pamuk AB projesi çöktü dedi, herkes tartışmaya başladı. Bir kere AB'yi 'proje' sanma anlayışını çok anlamadığımı söyleyeyim. AB, ulus-devletlerin birlik 'projesi' değildir; belki, 2. Dünya Savaşı ve faşizmler yüzünden erken keşfedilmiş bir yeni sermaye birikimi ve buna uygun siyasi yapılanmadır. Zaten bu yapılanma, onu yanlış bir şekilde kuran ve yürütmeye çalışanların elinde patladı bugün. Çünkü AB, her biri başına buyruk, bir ulus-devletler topluluğu olamaz. Yeni bir bölgesel kıta devleti olmak zorunda. Böyle de olacak. Kıta devletleri, bu devletleri ayakta tutacak eksen devletler ve federal yerel devletler yapılanmasına gidiyoruz.

Terörün kaynağı iki devlet

Nasıl ki, 20. yüzyıl başında, üç büyük imparatorluk dağılırken, -Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve Rus- biz imparatorluk kuracağız diye saçma bir hedefle yola çıkılamadıysa, bugün de, ulus-devletleri, ulus-devlet olmaktan çıkaran bu büyük dönüşüm sırasında, 'biz ulus-devlet olacağız, 19. yüzyılda, 20. yüzyılda treni kaçırdık, soydaşlarımızdan özür dileriz, şimdi olacak' diyemezsiniz. Burada ısrar ederseniz, herkesin oyuncağı olursunuz. Açık söyleyeyim, Kürtler ya da herhangi bir halk artık bağımsız ulus-devlet falan kuramaz, o tren kalktı. Üstelik ulus-devlet olduğunu sananlar da buna fazla kendini kaptırmasın o da bitiyor.

Şimdi bütün bu 'girizgâh'tan sonra gelelim şu Ortadoğu'ya. Dediğim gibi, Suudi Arabistan, Katar gibi yapıları artık, Hong Kong gibi, büyük küresel yapıya eklemlenmiş kent ya da bölge sermaye üsleri olarak düşünün. Rusya'nın NATO ve DTÖ dansları onun, küresel oyunun bundan sonraki kurallarını kabul ettiğini gösteriyor ki, zaten başka çaresi yoktu. Oligarklar ellerindeki sermayenin isteğini yapıyorlar. Sonuç olarak; Suriye'de Baas bitiyor ancak İran ve İsrail, bir zamanların -soğuk savaş- ABD ve Sovyetleri gibi, birbirine yaslanan ama düşman iki terör ve şer odağı olarak hemen yanı başımızda. Ortadoğu'da -ve bizde- terörün kaynağı bu iki terör devletidir.

Kaynak: Star