Terörü tamamen silmek imkânsız

Sıkıntılarla geçen uzun yıllar boyunca İspanyol medyası Kuzey İrlanda'daki çileyi saplantıyla takip etti. İrlanda'nın durumunu Madrid yönetiminin Bask terörüne karşı mücadelesinin yansıması olarak görüyordu. Hatta can kayıpları bile paralel seyrediyor gibiydi; burada bin, oradaysa aşağı yukarı 850 kişi öldü.

Fakat sonrasında Belfast barışa kavuşurken ETA artarda bombalar patlamayı sürdürdü. Bugünlerde çaresizce Mallorca'da ölüm saçan bir grubu arayan ve Burgos'taki polis merkezinin yıkıntılarını toplayan İspanya, ne güç kullanarak ne de müzakarelerle çözüme varamayacağı kâbusuyla baş başa kalmış görünüyor.

Bildik şablona uymuyor
ETA'nın 50 yıllık tarihinin neticesi (ceset yığınlarını saymazsak) nedir? Demir parmaklıklar arkasında hüküm giymiş yaklaşık 750 katil ve suç ortağı bulunuyor. Yönetim devriyle verilen imtiyazlar Bask bölgesini aklın alabileceği en özerk konumun kıyısına getirdi. Fakat bugün bölgeyi idare eden hükümete, bağımsızlık hareketinin bilindik yüzleri olmayan sosyalistler başkanlık ediyor. İspanya'dan olduğu kadar Fransa'nın güneydoğusundan toprak koparılarak kurulacak Bask ülkesi düşüyse hiç olmadığı kadar uzak bir deli saçması.

İspanya'nın sorunlarının pek çoğu gibi ETA da Franco diktatörlüğüne ve onun yerel kimliklerle dilleri silmeye yönelik aptalca çabalarına karşı açık bir muhalefet biçiminde belirdi. Ancak kısa süre içinde akıl ve mantıktan uzak bir acımasızlığa evrildi. Elbette Baskların hâlâ o dönemden kalma kahramanları ve kurbanları mevcut, ama aynı zamanda aşırıların nasıl yoldan çıktıklarını da açıkça görmekteler. Aslında İspanyol istihbarat şefleri son yıllarda zafere yakın bir durumdan bahsediyor.

Fransız güvenlik güçleri kendilerini tamamıyla ETA'yla mücadeleye adamış durumda. 11 Eylül sonrasında ABD de mücadelenin etkin bir ortağı konumuna geldi. Fransız sınırının ötesinde faaliyet gösteren ETA'nın yönetim yapısına sızıldı ve büyük ölçüde yok edilmesi sağlandı. Tükenmişlikten dolayı ilan edilen ateşkes sürekliliğini korumadı. Ancak geçtiğimiz haftaya kadar
ölümler nadir hale gelmişti. Bu, bir yenilgiydi ve hâlâ da öyle olabilir.

Fakat yıpranarak iyice yavaşlayan ve sonunda siyasette kabul görüp devlet adamına dönüşecek bir lider tarafından bitirilen bilindik terörle savaş hikâyeleri buraya uymuyor. Yeni hazırlanan 'aranıyor afişleri' genç yüzlerle ve genç kadınlarla dolu. Arkalarında bombalar bırakarak, çalınmış beyaz minibüslerle gizlice İspanya'yı turlayan kaçak ETA savaşçılarının sayısı azalmış olabilir ama arkadan gelen yeni bir nesil var. Delisaçması düş yok olmayı reddediyor. Öğretmenleri, büro çalışanlarını, müzisyenleri, öğrencileri kendine çekiyor. Kendini yenileme gücü bulunuyor.

Tam da bu nedenle aslında bu tek başına İspanya'nın savaşı değil. İşlenen bir cinayetin ardından 'tatil karmaşası' Costa havaalanlarını tehdit ettiğinde Britanya bir iki gün konuya eğilse de, bundan daha fazla ders çıkartmıyoruz. Mesela, bir avuç çocuk ve sınır bölgesinde gizlenmiş bir oda patlayıcının, askerlerimizin binlercesinin savaşıp öldüğü, terörün sıçrama tahtası kabul edilen sorunlu Afgan topraklarından daha yoğun bir karmaşaya yol açabileceğini söylemiyoruz. Eski ABD Başkanı George W. Bush'tan Britanya Başbakanı Gordon Brown'a kadar tekrarlanan 'teröre karşı savaş' zırvalığı tek çözümün yoğun askeri yöntemler olduğunu göstermeye çalışsa da, aslında Biscay Körfezi'nin hemen karşısında tanık olunduğu
üzere görünürde medreseleri olmayan yerel teröristlerin oluşturduğu küçük hücreler, minibüslerini park ettikleri her yerde ölüm dalgaları saçabilir.

ETA'nın inatla hayatta kalması rahatsız edici üç şeyi gösteriyor. Mitlerle kaplı bazı ayrılıkçı görüşler günümüz Avrupası'nda bile mantığın (ya da siyasi anlayışın) ötesinde bir etkiye sahip. Sadece küçük bir fanatik bağlılık ve eğitim bile vatandaşlarını koruma peşindeki modern bir devleti tedirgin edip, bazen de küçük düşürebilir. Ateşkes başarısız ya da başarılı olsa da, sessizlik geçici ya da görünürde kabul görmüş olsa da,
canavar ölmüyor, sadece uyuyor.

IRA da yok olmadı
Bu da bizi yeniden Kuzey İrlanda konusuna getirmiyor mu? Belki bizim sıkıntılarımız hep çekilip tekrar kabardı. IRA'nın bittiğini söylemek çılgınlık olur. Buna karşın İspanya özgürlüğümüze değer verenler için yükü omuzlarına alıyor. Daha parlak bir gelecek için Baskların katılımına (ve bir ölçüde de Katalanların itaatine) gayret eden Madrid tehlikeleri görüyor. Tartışmalar savaşa karşı savaşla gevezeliğe karşı gevezelik arasındaki eski tercihe kilitlenmişken, İspanya siyaset bünyesindeki parçalanmışlığı hissediyor. Abartıya kaçmadan, küresel çarpışmaya ilişkin büyük kuruntulara kapılmadan, Kabil'e sirayet eden delice tehdit enflasyonu olmadan bir şekilde bir denge tutturması ve mücadeleyi sürdürmesi gerekiyor.
Yakında ya da uzakta, sahilde ya da Burgos meydanında olalım, ucu hepimize dokunan bir çatışmadan çıkartılacak nihai ders budur. Delilik dolu bu dünyada, aklıselimi galip getirelim. (2 Ağustos 2009)

Kaynak: Radikal