Afganistan'da ölen askerlerimizi, Kanada'nın teröre karşı savaşa katılım tartışmalarını bastırmak için kullanan 'yurtseverlerin' aksine, ben bu sahte misyon uğruna kaybedilen askerlerin ne uğruna öldüğünü görmezden geldiğimiz bir korkaklık sergilediğimizi düşünüyorum.
Ve bu konuda yeni bir yargıya varmış durumdayım: Teröre karşı savaşın tümünü bir aldatmaca olarak ilan etmek için yeterince çok kanıt var. Merkez medya tarafından görmezden gelinen husus, Amerikalıların Irak Parlamentosu aracılığıyla yeni Irak yasası ile elindeki kartı göstermesi oldu. Yasa -pazartesi günü on binlerce Iraklı tarafından protesto edildi ve ABD'nin ülkeyi acilen terk etmesi istendi- yeryüzündeki en büyük petrol kaynağının Bağdat'tan başka bir yere taşınmasını öngörüyor, böylece 1999 yılında Halliburton'un üst düzey yöneticisi olarak bu petrol hakkında konuşan Başkan Yardımcısı Dick Cheney'ye bir hediye oldu.
'Mother Jones'un Washington muhabiri James Ridgeway, yasa hakkında şunları yazıyordu: "115 milyar varil bilinen petrol rezervine sahip olan Irak'ta, Federal Petrol ve Gaz Konseyi'nin sözde bir kontrolü olacak, onlar Irak içinde ve dışında petrol uzmanları ile panelleri teşvik etmekten öte bir şey yapamayacak. Kontrol tümüyle ABD'nin büyük petrol şirketlerinde olacak. Söz konusu petrol yasası, Irak'ın zenginliklerini yağmalıyor ve onlara tecavüz ediyor. Bu, Irak kaynaklarının millileştirilmesi hususunda ölüm çanlarının çaldığı anlamına geliyor. Mevcut paylaşım anlaşmalarıyla petrolün yüzde 75'i özelleştirilmiş yani ABD hegemonyasına verilmiş oluyor. 80 petrol kuyusunun 65'i sömürülmek üzere büyük şirketlere devredilecek. ABD, Irak ile yapılan anlaşmanın Iraklıların kendi özgürlüklerine ve istikrarlarına ateş etmek anlamına geleceğinin farkında. Uluslararası Kızılhaç Örgütü geçen hafta, milyonlarca Iraklının "feci" bir koşulda yaşadığını, hatta annelerin, okula giden çocukların yolda korkmamaları için ölülerin cesetlerini topladığını açıkladı. İşgalden dört yıl sonra Irak'ın sadece ekonomik saldırganlık niyeti ile "susturulduğu" apaçık bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır. İnsani kaygılar fazlasıyla tartışılır. Irak'ın bir milyon Hıristiyan'ının yeni Irak'ta yeri yok. Bu arada, ABD'nin Afganistan'a stratejik askeri çıkarmasından gelen haberler de Irak'takinden çok farklı değil. ABD'nin, kasım ayında 'Afganistan'ın bölgede bir enerji köprüsü' olmasını sağlayacak 3,3 milyar dolarlık doğalgaz boru hattının hızlandırılmasını planladığı yazıldı.
Şimdi çok sayıda Amerikalı, 11 Eylül'ün gerçekliğini bile sorgulamaya başladı ve 'militan İslam' kavramına büyük bir kuşkuyla bakıyor. Tam aksine medyamız tüm tarihinde ilk kez bu kadar ölü bir beyin gibi davranıyor. Zaman, Cheney, Bush ve Robert Gates'inki gibi şoven milliyetçilik ve kör inanç zamanı değil. Genç kadın ve erkeklerimiz bunlardan çok daha iyisini hak etmiyor mu? Ayrıca, ABD'lilerin yaşamına mal olan Irak ve Afganistan'daki intihar saldırılarına ABD gazetelerinde kocaman yerler ayrılırken, bizim askerlerimizin bilerek ya da bilmeyerek işlediği suçlara, günlük yıkım eylemlerine hiç yer verilmiyor. ACLU Direktörü Anthony Romero'nun da açıkladığı gibi, ABD askerleri 2001'de işgal ettiği Afganistan'da bugüne kadar savaştaki insan kayıpları konusunda gerekli bilgileri toplamadı. Pentagon sadece, 2006 Haziran ayında, ölümler için ödenecek tazminatları açıkladı. Tazminat vakalarının 496'sının 479'u Irak'tan ve sadece 17'si Afganistan'dandı. Oysa bu rakamlar, ABD askerlerinin neden olduğu sivil kayıplarla kıyaslandığında bir anlam ifade etmiyor. Savaşa dahil olmadan ölen çoğu kurbanın ailesi ya korkutuldu ya da haklarını nasıl arayacağını bilmiyor.