1977'de Taksim'deki kutlamalar sırasında çıkan olaylar, 1 Mayıs'ın kanla anılmasına yol açtı. Anlaşılan o ki, aradan geçen bunca yıl Türkiye'de hala 1 Mayıs ile terör sözcüklerinin bir arada anılmasına izin veriyor. Son günlerde yaşanan terör olayları da bu algının güçlenmesine olanak tanıyan bir ortam yaratıyor. Güneydoğu'da askerlere yönelik saldırılar oluyor, siyasi kimlikleri hedef alan eylemler açığa çıkıyor, teröristlerin bertaraf edilmesine yönelik 'şehir' operasyonları da ayrı bir tür terör oluşturuyor.
Bu sürecin 1 Mayıs kutlamalarını da açık bir provokasyon alanına çevirmesi muhtemel, bununla birlikte artan ya da artacağı varsayılan eylemlerin esas amacının sendikaları hedef haline getirmek olduğu söylenemez. Gayet tabi provokasyonları kimin yaptığına göre değişen bir durum var, ancak burada kast edilen daha çok PKK menşeli terör girişimleri.
Terörle mücadele konusunda Türkiye'nin içerideki mücadele biçimlerinin tüm yönleri tam olarak bilinemese bile, dış uzantıları konusunda atılan adımlar hakkında bir miktar daha fazla bilgi sahibiyiz. Bu çerçevede Türkiye'nin İran, Irak ve Suriye ile yeniden oluşturulmuş ve şekillendirilmiş bir işbirliği söz konusu. Üstelik bölge ülkeleri dışında ABD, İsrail ve bazı Avrupa ülkelerinin de katıldığı ortak faaliyet alanları bulunuyor. Bu işbirlikleri, sadece PKK'yı değil El-Kaide gibi bir dizi diğer kuruluşu da kapsıyor ve terör örgütlerinin bir arada ele alınması bir yandan ilginin PKK'dan kaymasına yol açıyor, ancak öte yandan terör örgütleri arasındaki bağıntının da dikkate alınmasını sağlıyor.
Sınırdaş ülkeler arasındaki geçişkenliklerden yararlanarak gerçekleştirilen eylemler konusunda ortaklıkların daha etkili sonuçlar vermesi olası. Sınırdaş ülkeler hangi grupların terör örgütü olduklarında anlaşırlar ve ortak bir irade gösterirler ise, kısmen terör örgütlerinin davranış alanlarının sınırlandırılması mümkün olabiliyor. Bugün Türkiye'de yaşanan olaylar, terör örgütü ya da örgütlerinin daraltılan alanlarını genişletme çabaları olarak görülebilir. Dolayısıyla teröre başvuranlar, bir yandan içeride yürütülen faaliyetleri öte yandan uluslararası ortaklıkları reddettiklerini gösterircesine hem askerleri hem de siyasileri hedefe alıyor. Eylemler, sadece öldürme amacını da taşımıyor; bundan daha önemlisi güvenlik güçlerinin alacağı karşı önlemler sırasında siyasal sonuç yaratacak hatalar yapılması sağlanmaya çalışılıyor. 1 Mayıs'ın nerede yapılacağına ilişkin tartışmaların hata yaptırmaya davet olarak anlaşılması mümkün.
Terörizmin alan daralmasına gösterdiği tepkinin sadece ülke içindeki eylemlerle anlaşılmaya çalışılması yeterli değil. Türkiye'nin sınırdaş ülkelerinde ne ölçüde terör eylemi yaşandığı ve bunlara karşı ne tür önlemler alındığı da önemli bir değişken. Burada kast edilen ülkelerin tümünün daha önce PKK nedeniyle gerilim yaşadığı İran, Irak ya da Suriye olması gerekmiyor. Belki tam tersine, 'ortak' ya da 'kardeş' olarak anılan devletlerin sınırlarının içinde neler olduğuna bakmak daha önemlidir. Zira PKK terörü çerçevesinde dikkatlerin yoğunlaştığı sınırdaş ülkelerde, kimin kiminle ittifak yaptığı, kimin kimle bağlantı kurduğu ve iktidarların da bunlarla ne tür ilişkiler içinde olduğu az çok biliniyor.
Açığa çıkmayan, diğer ülkelerdeki bağlantılar ve tabii Türkiye'nin içindeki ortak çanak alanı. Dolayısıyla, diğer ülkelerde terör grupları ile bağlantı içindeki kadroların Türkiye'deki muhatapları açığa çıkmadığı sürece, ölümlere ve 1 Mayısların şiddetle anılmasına engel olunamayacak gibi gözüküyor.
Kaynak: Star