Tercih Netanyahu'nun

Benjamin Netanyahu, 22 Mart’ta Washington’da düzenlenen APIAC konferansında aşk dolu, tezahürat yapan yaklaşık 8.000 kişilik delege ve misafirler önünde heyecan verici bir açılış konuşması yaptı. Delegelerin alkışları, aynı gün daha erken saatlerde konuşma yapan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton için düzenlenen resmi karşılamayı gölgede bıraktı. Netanyahu, Kudüs İsrail’in başkentidir diyerek İsrail’in Kudüs içinde her yerde inşa hakkı olduğunu savunmak sûretiyle Doğu Kudüs’ün ilhak edilen kesimlerinde yeni Yahudi yerleşimleri inşasından geri adım atmayı reddetti. Filistinliler Doğu Kudüs’ün müstakbel Filistin devletinin başkenti olmasını ümit ediyorlar. Netanyahu’nun beyanları, Obama yönetiminin arzularına aykırı ve Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın 9 Mart’ta yaptığı ziyaret sırasında İsraillilerin çekişme konusu alanlarda Ortodoks Yahudiler için 1.600 adet yeni ev inşasına izin verildiğini duyurmalarıyla ortaya çıkan krizin izinden gidiyor.
 
Netanyahu İran’la ilgili olarak, ulusal bekâsının tehlikede olduğunu hissettiği takdirde İsrail’in tektaraflı hareket etme hakkını muhafaza ettiğini söyledi. İran tehdidinin uğursuz doğasını ve ABD’nin muhtemel en güçlü işbirliği olmaksızın İsrail’in  bu tehdidi karşılamada zorlanacağını vurgulama azmi çerçevesinden bakınca, yerleşimler meselesinde Obama yönetimini teskin etmek adına Netanyahu’nun neredeyse hiçbir şey yapmaması çok tuhaf.  Yerleşim inşasının dondurulmasına yönelik bir hareket olmaksızın Filistin problemi için iki devletli bir çözüm, dolayısıyla da Arap dünyasıyla anlamlı bir barış, olmayacak. Irak, Afganistan ve Pakistan’da aşırılıklarla savaşan Amerikan çıkarlarına hizmet etmiyor bu. İsrail Başbakanı “militan İslam’ın gidişatını durdurmak için Amerika’ya yardımcı olmaya” yüzeysel bir gönderme yaparken, İsrail’in amansız düşmanı olan teröristlere karşı savaşta ABD’nin ödediği bedeli ne ikrar etti ne de bu bedel için şükranlarını ifade etti. 
 
Netanyahu, APIAC konferansının baş döndürücü havasının ötesinde, temel bir ikilemle baş başadır. Huysuz bir koalisyonu bir arada tutmak için Amerikan çıkarlarına ters sağcı taleplere teslim olarak manipülatif ama başarılı bir İsrailli politikacı olmayı tercih edebilir. Böyle yaparak koltuğuna sahip çıkabilir ama Filistinlilerle barış müzakereleri diye bir şey olmayacak ve tarihin şu diliminde onunla temas kurmuş olan ılımlı Araplar er ya da geç uzaklaşacaklardır. Diğer şık ise dişini sıkması ve müzakereler yapılırken Kudüs konusunda, yerleşim inşasının dondurulması konusunda uzlaşma sağlanması gerektiğinde mutabık kalmasıdır. Böylece Filistin problemini iki devletli çözüme yol verecek şekilde en nihayet halletmiş bir İsrailli devlet adamı olma şansına sahiptir. Bu sonuca ulaşacak politik kabiliyete sahip herhangi bir kişiyi Netanyahu’nun solunda görmek çok zor. Bunu yapmak için  Netanyahu’nun yeni bir koalisyon kurması gerekir ve son seçimlerde Netanyahu’dan daha fazla oy olan Kadima lideri Tzipi Livni’nin ikinci derecede bir rol oynamayı kabul edip etmeyeceği henüz pek belli değil. Fakat yeni koalisyona katıldığı takdirde müzakereler mümkün olabilir ve Obama’nın İsrail-Filistin problemini çözmek için gayretle çalışma vaadi bir kez daha çekiş gücü kazanabilir.  
 
Bu arada, İran meselesi de çözüme kavuşturulmalı. ABD Savunma Bakanlığı’nın hem sivil hem de üniformalı yetkilileri, İranlılar gerçekten kafasızlık yapmadıkları takdirde, ki yapmaları muhtemel değildir, İran’a karşı askeri harekâta güçlü bir şekilde karşı çıkıyorlar. Geriye sadece İsrail’in yapacağı bir askeri saldırıya destek verme ihtimalini saf dışı etmek üzere Pentagon’un Beyaz Saray’ı yeterince ikna edip etmemesi meselesi kalıyor. İsrailliler tektaraflı olarak bir askeri saldırı düzenledikleri takdirde ABD’nin “yeşil ışık” yaktığına hiç kimse inanmayacaktır. İsrail’in Amerika’nın izni olmaksızın özellikle de Irak hava sahasını kullanma izni almaksızın tektaraflı olarak saldırması zordur. Demek ki Netanyahu ve Obama’nın karşısındaki en dişli sorun sadece yerleşimler değil; bir de İran’a karşı kuvvet kullanımı var.
 
Obama sağlık reformu oylamasında kaybetmiş olsaydı hem ABD’de hem de Ortadoğu’daki itibarı zayıflayacaktı ve Netanyahu son Washington seyahatinden bir galip hissiyle ayrılabilecekti. Fakat Amerikan politikasının psikolojik dinamikleri şu an değişti ve Obama itibarını ve gücünü, İsrail Başbakanı’na zorlu tercihler yapmak durumunda olduğunu, elini ne kadar çabuk tutarsa herkes için o kadar iyi olduğunu anlatmak için kullanabilir. Ümit edilen o ki dün akşam iki saat süren toplantıda Netanyahu’ya iletilen mesaj buydu.
 
Kaynak: The National Interest
 
Yazar hakkında: Nixon Center Bölgesel Stratejik Programlar müdürü
 
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın