Amerikan gücünün azalmaya başladığının diğer göstergeleri de şunlar: Gelişen Çin, ABD'ye rakip süper güç olarak hızla yükseliyor ve dünyanın en büyük ekonomisine dönüşmeye aday. Rusya da ekonomik ve askeri güce sahip bir süper güç olarak uluslararası çekişme alanına döndü. Zira Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin şu an ABD Başkanı George W. Bush'la güç eşitliği temelinde ilişki kurar hale geldi. Kuzey Kore'yse, nükleer silahlardan arındırılması yönündeki Amerikan çabalarına karşı bir yavaşlatma oyunu oynuyor. ABD bu konuda diplomatik taleplerden başka bir seçeneğe başvuramadı. İran da Amerika'nın askeri tehdidini umursamaksızın açıkça meydan okuyarak nükleer programına tutunuyor. Tahran sanki, Amerikan tehditlerinin boş olduğunu teyit ediyor. Avrupa Birliği'yse 'teröre karşı savaş'ında ABD'ye istediği kadar yardım etmiyor.
Latin Amerika'da, Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez liderliğinde ABD emperyalizmine karşı bir direniş yükseliyor. Avro, uluslararası ticaretin temel para birimi olarak birkaç yıldır değerini yitiren Amerikan Doları'nın yerini alıyor. Yıllar geçtikçe bu göstergelerin olumsuz etkileri katlanacak. Bu durum ABD'yi bitkinliğin vurduğu bir süper güce dönüştürüp geri sayıma sürükleyecek. Dolayısıyla, gelecek 20 yıl içinde tek kutuplu bir dünya yerine çok kutuplu bir dünya görebiliriz.
ABD'nin uluslararası alanda gerilemesine paralel olarak, sahnede AB, Çin ve Rusya belirecek. Fakat en önemli gösterge ABD'nin iç siyasetinde gelişen bir olguyla temsil ediliyor. Zira Batı basını şu an, 'soyutlanma ve izolasyon'dan, yani ABD'nin kendi kabuğuna çekilmesine yönelik bir düşüncenin yükselişe geçtiğinden bahsediyor. Medya, muhalefetteki çoğu Demokrat'ın şu an bu ekole bağlandığını ifade ediyor. Acaba Arap yönetimleri bu değişikliklerin anlamını idrak edip geleceğin dönüşümlerine şimdiden hazırlık yapıyor mu? (Katar gazetesi Vatan, 6 Temmuz 2007)
Kaynak: Radikal