İran-Dubai hattında inanılmaz ve akıl almaz gelişmeler yaşanıyor. Dubai’de Hamas’ın askeri kanadını temsil eden Mebhuh karmaşık bir biçimde boğularak öldürülüyor. Aynı günlerde ise İran neredeyse ulusal düşmanı ilan ettiği Cundullah’ın efsanevi lideri Abdulmelik Rigi’yi yakalıyor. Kimileri bu iki gelişme arasında bağlantı ve irtibat kuruyor. Rigi’nin yakalanması gerçek olsa da ortada yakalanışıyla ilgili birçok senaryo var. Bu senaryolar ve Rigi’nin yakalanış biçimi elbette ki Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye paketlenmesini akla getiriyor. Bilindiği gibi, Abdullah Öcalan, Atilla Ateş Paşa’nın Şam’ı tehdidinden sonra bir biçimde Suriye’den kovulmuş o da köşe bucak ve devletten devlete kaçarken PKK’ya göre bir ihanet ve diğer kaynaklara göre ise bir pazarlık sonucu Kenya’da derdest edilip Türkiye’ye teslim edilmiştir. Rigi için de benzeri değerlendirmeler var. Taraftarları içeriden bir ihanete uğradığını savunuyor. İran kendi başarısı olduğunu ve Körfez’in öbür yakasında Mossad başarılı operasyonlar(!) yaparken kendilerinin Rigi’yi yakalayarak Mossad’a unutamayacağı bir ders verdiklerini ileri sürüyor. Üçüncü taraflar ise ortada çok yönlü bir pazarlık olduğunu ileri sürüyorlar. Bu çok yönlü pazarlık İran ile Pakistan arasında. Lakin bu pazarlığın görünmez bir ucunda ABD’nin de olduğunu ileri sürüyorlar. Önce Rigi’yi bu kadar önemli hale getiren operasyonu hatırlayalım. İran’ın Sistan ve Belucistan bölgesinde veya Horasan’ında Devrim Muhafızlarını hedef alan bir saldırı gerçekleştirilmiş ve Devrim Muhafızlarının önemli isimlerinden General Şüşteri ile birlikte 40 kişi bu saldırıda hayatlarını kaybetmişlerdi. Bu saldırının sorumluluğunu Cundullah üstlenmiş ve İran da Cundullah’ın Pakistan, ABD ve İngiltere tarafından himaye edildiğini ve kollandığını ileri sürmüştü.
*
Bu saldırıdan sonra İran ile Pakistan sürtüşmeye başlamışlardı. İran, Pakistan ordusuna yönelik taciz edici eylemlere başvuruyordu. Bir yönüyle, 1998 yılında Atilla Ateş’in Suriye üzerine kurduğu baskıyı hatırlatan eylemlere başvuruyordu. Lakin Pakistan ekonomik olarak hassas bir dönemden geçse de elbette ki Pakistan’ı Suriye ile askeri yönden karşılaştırmak sadece şaka olabilir. Bununla birlikte, Devrim Muhafızları Pakistan sınırını ihlal etmiş ve bir düzine asker yakalanmıştı. Zerdari’nin devreye girmesiyle birlikte askerler salıverildi. Bir benzeri örnekte ise İran denizdeki Pakistan devriyesine misillemede bulunmuştu. İki ülke arasında bu gerginlikler devam ederken Al Arabiya Kanalı’nın Pakistan Temsilcisi Bekir Atyani, Cundullah Lideri Abdulmelik Rigi ile bir mülakat gerçekleştirmişti. Rigi’nin ihtiyatsız bir biçimde mülakat vermesi bu kıssada sonun başlangıcını temsil etmiştir. İran, Bekir Atyani’nin mülakatının izini sürerek Rigi’nin adresine ulaşmıştır. Cundullah kaynakları liderlerinin İran içlerinde olduğu propagandasını yapsa da bu mülakat Rigi’nin Pakistan’da gizlendiğini ortaya koyuyordu. Nedeni Bekir Atyani’nin çalışma alanının Pakistan ile sınırlı olması ve Afganistan ve İran içlerinde mülakat yapma ihtimalinin zayıf olmasıdır. Bu mülakattan sonra İran’ın Pakistan üzerindeki tazyiki ve baskısı artmış ve akabinde olaylar dramatik bir biçimde bilinen sona ulaşmıştır. Esasında, El Kaide üyelerinden Halit Şeyh Muhammed ve Remzi Bin Şeyh’i de yakan da el Cezire Temsilcisi Yusri Fode ile mülakatları olmuştur. Basın avcı kekliği gibi kullanılmış ve izi takip edilerek hedefe veya ava ulaşılmıştır.
*
Lakin İran, Rigi’nin yakalanışıyla alakalı birden fazla senaryo üretmiş ve dolayısıyla Rigi’nin yakalanış biçimi inandırıcılığın kaybetmiştir. Bu rivayetlerden birisine göre, Dubai’den Kırgızistan’a giden uçak Sistan ve Belucistan sınırlarında inmeye zorlanmış ve uçak yolcuları arasında bulunan Rigi yağdan kıl çeker gibi alınmıştır. İkinci rivayete göre ise Pakistan’dan bir Arap ülkesine doğru kalkan ve yolcuları arasında Rigi’yi de taşıyan uçak Bender Abbas limanına inmeye zorlanmıştır. Lakin bu iddialar hiçbir uçak şirketi veya yolcuları tarafından doğrulanmamıştır. Görgü tanığı olmadığından hayali bir rivayet olarak kalmıştır. İran İçişleri Bakanı Mustafa Muhammed Neccar ise Rigi’nin yurtdışında yakalandığını ve getirildiğini ileri sürmüştür. Bu rivayet doğrudur lakin tek farkla ki, yurt dışında Rigi’yi başkaları yakalamış ve Rigi yakalandıktan sonra Apo gibi İran makamlarına teslim edilmiştir. Bunun arkasında da bir pazarlık vardır. Tarafsız kaynaklar, Rigi’nin Pakistan yönetimi tarafından yakalandığını ve muayyen pazarlıklar sonucu İran’a teslim edildiğini ileri sürüyorlar. Elbette bu pazarlığın ucunda kıyısında ABD’nin de olduğunu varsayıyorlar. Bu bağlamda, kimileri Mebhuh suikastı ile Rigi’nin yakalanması arasında bağlantı kuruyor. Buna göre, Rigi’nin yakalanması Mebhuh pazarlığının ve ortadan kaldırılmasının bir sonucudur. Bu rivayeti meyledenlerin argümanı, BAE polisinin Mebhuh’u öldüren Mossad elemanlarından ikisinin olay sonrasında İran tarafına kaçmış olduğunu iddia etmesidir. Yine bir başka pazarlık senaryosuna göre, Rigi’ye karşılık İran’da yakalanan ve uzun yıllardan beri orada tutulan Kaide Sözcüsü Kuveytli Süleyman Ebu’l Geys’in ABD’ye teslim edileceği iddiasıdır. Buna göre, İran Cundullah liderini yakaladığını zafer olarak ilan ederken Obama da Ebu’l Geys’in tesliminden sonra Kaide’ye ağır bir darbe indirdiğini söyleyebilecektir. Tabii ki bu senaryolardan hangisi tam gerçeği aksettiriyor, bilemeyeceğiz, Bununla birlikte, İran’a göre Rigi, Mossad, CIA ve İngiliz istihbaratıyla bağlantılı çalışıyordu!
Farazi olarak bu ihtimal gerçek olsa bile bu hususta İran’ın seçici davrandığı da ayrı bir gerçektir. Zira, CIA ajanlığı tescillenmiş olan Ahmet Çelebi gibiler aynı nedenle İran’ın tepkisine maruz kalmıyor. Hatta bugün Irak’ı yöneten ve İran’la iyi ilişkiler içinde olan birçok ismin işgal öncesinde Katar’daki Amerikan üssünden çıkmadıkları biliniyor. Dolayısıyla propagandalar ile gerçekler arasında kalan kafalar iyice karışmış durumda.