Yıllar var ki, bıkmadan usanmadan Kürt siyasetçilerin PKK'yla aralarına çizgi çizmelerinin, terörü reddetmelerinin gereği üzerine yazıp çiziyorum.
Kavramsal tartışmaları önemseyen biriyim; sorunların ortaya konuluş tarzının, sorun ortaya konurken kullanılan dilin, başvurulan kavramların çok önemli olduğunu ve çözüme ulaşılmasında büyük rol oynadığını düşünenlerdenim. Ama buna rağmen, şu anda DTP'yle Ak Parti arasında süren polemiğin; ilişkileri tek bir cümleye kilitleyen tutumun yanlış olduğunu açıkça görüyorum.
Evet, DTP'nin PKK'ya terörist dememesi sorunun çözümünü zorlaştırıyor. Ama bu gerekçeyle onlarla ilişkiyi kesmek daha da zorlaştırmıyor mu?
Düşünün bir, Türkiye'de on yıllardır ve hâlâ, Türkiye'nin bir Kürt sorunu olduğunu inkar eden, Kürt sorunu yerine "terör sorunu" demekte ısrar eden siyasi partiler ve kişiler var. DTP, PKK'ya terörist demiyor ama MHP de Kürt sorununa terör sorunu diyerek aynı ölçüde vahim bir hata yapıyor. Zira PKK'nın terörist ya da gerilla olarak adlandırılması ne kadar önemliyse, terörden ayrı olarak bir Kürt sorununun varlığını kabul ya da reddetmek etmek de o kadar ilkesel ve önemli. Bu iki tutum birbirinin zıt kardeşi. DTP'nin terörü reddi politik çözümün önünü ne kadar tıkıyorsa, MHP'nin Kürt sorununu reddi de siyasetin önünü o kadar tıkıyor. Peki hiçbir parti, hiçbir yetkili şimdiye kadar MHP'ye dönüp "Sen Kürt sorununa terör sorunu demekten vazgeçmedikçe seninle ilişki kurmuyorum" dedi mi?
Demedi ve dememekle de iyi etti. Çünkü, yanlış fikirlerle mücadele, o fikirlerle teması kopararak değil, temas içinde etkilemeye çalışarak verilir. DTP liderlerinin kendilerini terörden tam olarak ayırmakta zaaf göstermesinin parlamenter sistemde temsil açısından bir sorun oluşturduğu bir gerçek.
Ama unutmayalım ki, siyasi çizgiler dinamiktir, uygun koşullar yaratılırsa, güven duyulursa, özellikle reel siyaset içinde değişimlerine destek olunursa hızla gelişebilirler. Ak Parti'nin kendisi, bunun en yakın örneğidir. Bugünkü Ak Parti çizgisinin Milli Görüş geleneğinin kalıntılarından temizlenmesi de öyle bir günde olmadı, sancılı, uzun bir süreç gerektirdi. Ve bu süreçte, ülkenin en demokrat, en özgürlükçü güçleri Ak Parti'ye "bütün zaaflarından arın da gel," demedi, ona el uzattı, etraflarındaki tecrit zincirini kırmaya çalıştı, değişim sürecine destek verdi.
Şimdi, Ak Parti'nin üzerine de benzer bir görev düşüyor. Ak Parti yönetimi, DTP'yi tek bir simge cümle üzerinden sıkıştırmak yerine, onu demokrasi saflarına doğru çekmeye gayret göstermelidir. Kürt meselesi Cumhuriyetin başından beri Türkiye'nin en büyük, en girift, en acılı sorunu olmuş.
Daha önce de yazdım; böyle büyük sorunların her noktasında uzlaşma sağlamak, bütün aktörleri aynı anlayışa getirmek ve topyekun bir çözüm bulmak çoğu zaman mümkün olmaz. Tam tersine, sürekli olarak bütün üzerinde anlaşmaya çalışmak, küçük adımlar atmanın önünde engel haline gelir.
Öyle durumlarda, sorunu parçalara ayırmak, adım adım ilerlemek, anlaşma sağlanan noktalarda çözümlere girişmek daha akıllıca bir yol olabilir. Bugün sanıyorum Kürt meselesindeki durumumuz bu. Simgesel cümleler üzerinden sıkıştırma politikalarını bir yana bırakıp küçük ama somut adımlar atmanın zamanı... Bir bakarsınız o küçük adımlar sandığınızdan çok daha olumlu bir hava yaratır.
O kadar ki, tekrar temel kavramları tartışmaya döndüğünüzde, farklılıkların epey azalmış olduğunu fark edebilirsiniz.
Kaynak: Bugün