Tehlikesiz oyunlar


Tam 31 yıl olmoş Oğuz Atay bu fani dünyadan göçeli... 31 yıl önce 13 Aralık'ta ayrılmış aramızdan. Demek yaşasa 75'ine merdiven dayamış olacaktı. Çünkü 43 yaşındaydı öldüğünde... Yani benim yaşadığım zaman kadar kalmış dünyada, üç beş gün fazla ya da üç beş gün fazla...

Pek aklımda tutamam doğum günlerini, ölüm günlerini... Yukarıdaki hesabı gazetemizdeki bir haber üzerine okudum. Oğuzcuğum Atay, ölümünün 31. yılında, 13 Aralık günü Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde törenle anılmış. Neden İnebolu'da? Tahmin edebileceğiniz gibi doğum yeri İnebolu olduğu için... Her yıl böyle bir tören oluyordur diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz! Ölümünün 31. yılında ilk kez yapılmış. Oğuz Atay'a Vefa diye bir başlık konmuş törene. Valisi, kaymakamı hep konuşmuş. Konuşmalarda "büyük eserlerin sahibi", "asırlık çınar", "yüksek şahsiyet" ve "tarihi kişilik" gibi ancak kırk yılda bir kullandığımız sözcükler bir araya getirilmiş. İltifatta kusur edilmemiş. Törenin sonunda Oğuz Atay'ın isminin verildiği sokağın açılışı da yine törenle yapılmış. O sokağın sakinleri Oğuz Atay'ı tanıyorlar mıymış, sokaklarına isminin verilmesinden memnun olmuşlar mı, orasını bilemiyoruz. Haberler de böyle detaylar olmuyor, olamıyor. Tamamen teknik nedenlerle...

Doğduğu günden bugüne 74, öldüğü günden bugüne 31 yıl geçtikten sonra Oğuz Atay'ın "asırlık çınar"lığı taa İnebolu'dan bile duyulmuşsa bu bir başarı elbet... Hakikaten önemli nice şahsiyeti ıskalayan bir toplum olarak ortalama jeton hızımızın epeyce üstünde bir hız bu... Kimse beğenmezlik etmesin! Hele bir de adına bir sokak lütfedilmiş ki, bu kadarını göremeyen nice devletlû çatlasa yeri sinirinden... Belki zaman gelir bir viyadük de lütfedilir ilaveten... Bekleyen çok biliyorum, viyadüklerin sayısı da az, ama umudu kesmemek lazım. Her Mustafa'nın yok bir viyadükü ama, Mustafa İnan'ın var mesela! Bir günde olmuyor her şey, sabırla beklemek lazım. Değil mi Olric, değil mi albayım, sen ne dersin peki bu işe Bilge?

Hey gidi hey, demek otuz yılı geçmiş Oğuz Atay öleli... Yaşasa 74 yaşında huysuz bir ihtiyar olurdu. Olur muydu? Nasıl olurdu? Taşlardan bile daha soğuk bir çağa nasıl dokunurdu? Kırılmayı bile unutmayı başaran insanlara ne söyleyebilirdi? İnsanlar hep "intihara meyilli" olduğunu fısıldarlar birbirlerine onun... Oysa ben hayata özünden tutkun bir insan görürüm bakınca. O kadar tutkun ki, savunmasız kalırcasına...

Yapılsın tabii bu törenler, iyidir. Geçen sene de sempozyum yapmışlardı ölümünün 30. yılı münasebetine... Konuştular, ettiler. Bütün bunlar hiçbir işe yaramasa bile Oğuz Atay'ın yarıda kalmış "Eylembilim"inin eksik sayfalarını tamamlar.

Laf aramızda 13 Aralık'ta İnebolu'daki törende bulunup, devlet ricalinden rica ederek günün mana ve ehemmiyetine binaen kendisinin şu satırlarını en gür sesimle hâzırûna okumak isterdim:

"evet, insanlık artık aramızda yok. insanlıktan uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. fakat, insanlık aleminin bu büyük kaybı, birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık insanlık olmadığına göre bir alemden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeğe başlamışlardır. bize göre, böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. insanlık artık aramızda dolaşmasa bile, hatırası gönüllerde her zaman yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar insanlığın olduğunu, bizim gibi nefes alıp ıztırap çektiğini öğreneceklerdir. insanlığın güzel ve çekingen yüzünü ben de görür gibi oluyorum."

Yeni Şafak