Tehlikeli tırmanış...

PKK'nın bir süredir tırmandırdığı saldırılar sonunda büyük bir baskına dönüştü.

Hepimizi derinden sarsan bu son saldırı, kafamızdaki soruları da beraberinde getiriyor. Bundan sonra ne yapılacak, ne yapılabilir? Asker görevini yapacak ve saldırıyı düzenleyenlerin peşine düşecek ve etkisiz hale getirmeye çalışacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi de, TSK'ya 'sınır ötesi harekât' konusunda yetki verecektir. Buraya kadar bildiğimiz rutin gelişmeler olacaktır. Peki bundan sonra ne olacaktır?

Yayınlanan haberlerden anlaşıldığı kadarıyla konu yeniden Kuzey Irak'taki PKK varlığına gelecek. Barzani yönetimi yeniden sorgulanacak ve tartışmalar, Kuzey Irak'taki 'Kürt oluşumu' üzerinde yoğunlaşacaktır.

Bu tartışmayı aslında son iki yıldır yoğun bir şekilde yapıyoruz. TSK, bu gelişmelerin ardından bölgeye  'kara' ve 'hava' harekâtları düzenledi. Kandil Dağı defalarca bombalandı ancak köklü bir sonuç elde edilemedi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, değişik konuşmalarında, meselenin yalnızca askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini ifade etti.

Bu saldırının ardından tabii yeniden hangi önlemler alınacağı gündeme gelecektir? Toplumdan yükselen öfkeyle askeri açıdan daha sert önlemlerin alınması eğilimi güçlenecektir.

Tabii burada asıl dikkat edilmesi gereken konu, 'terörle mücadele'yi demokratik hak ve özgürlükleri sınırlama temelinde yürütme eğiliminin güç kazanmasıdır. Öfkenin yükseldiği dönemde duygular öne çıkar. Bu ise etnik çatışmaları kışkırtacak hassas ortamlar oluşturur.

Mayıs ayında PKK'nın Dağlıca baskını sonrası yurdun bazı bölgelerinde Kürtlere yönelik kışkırtmalar meydana gelmişti. Bazı çevreler bu öfkeyi yönlendirerek bir iç çatışma yaratmak istemişlerdi. Son günlerde Ayvalık'ın Altınoluk Beldesi'nde ortaya çıkan örgütlü saldırganlık da bir tehlike işareti olarak görülmelidir.

***
Aktütün karakoluna yapılan baskından sonra terörü tecrit edecek ve gelişme alanlarını sınırlayacak ne gibi siyasi önlemler alınacaktır?

Görünen o ki, PKK bu saldırıları sürdürecektir. 25 yıldır aralıksız olarak süren bu çatışma ortamı, kaçınılmaz olarak en çok bölge halkının ezilmesine ve zarar görmesine neden oluyor. Güneydoğu bölgesinin insanları artık bu çatışmalardan, gerginlikten, ölümlerden yorgun düşmüş durumda.

Bölgeye yaptığım her ziyarette bu yorgunluğu görüyorum ve bir çözüm ihtiyacını daha çok hissediyorum. PKK bu saldırıları tırmandırdıkça, kaçınılmaz olarak toplum içinde de milliyetçilik tırmanacak, çözümü şiddette arayanlar güçlenecektir.

PKK bunu mu istiyor? Neden toplumu tahrik edecek böylesine sert eylemleri sürdürüyor?

Şurası bir gerçek, Kürtler siyaset alanında meşru olarak varlıklarını sürdürüyorlar. DTP, kapatma davasıyla yüz yüze gelse de, siyasi özgürlükler geçmişe kıyasla gelişiyor. Gerginlik çıkarmak isteyen odaklar kışkırtmalarını sürdürseler de, toplum çatışmalara fazla prim vermiyor.

Soruna Kürtler tarafından bakıldığında da şunlar söylenebilir: DTP, bu konunun yasal ve barışçı çözümü için bir olanaktır. DTP kapatma davası bu olanağı yok etmeyi amaçlayanlara yarıyor. Bolu'da DTP'lileri öldürmeyi meşru gören yazıyı "fikir" olarak görüp saldırganlığı teşvik edici mahkeme kararları, Kürtler içindeki barışçı çözüm isteğini işlemez duruma getiriyor.
PKK, bu saldırılarla Türklerle Kürtlerin bir arada yaşamasını zorlaştıracağını bilmiyor mu? Tabii ki biliyor. Çünkü bütün bu saldırılar toplumsal gerginliği artırıyor.

Şimdi yapılan 'terörle mücadele'dir. Sorun terörden ibaret değildir. Terör bir sonuçtur. PKK 25 yıldır silahlı eylemlerini sürdürüyor ve bütün askeri önlemlere rağmen, kendisine hâlâ bir toplumsal destek sağlayabiliyor.
Neden? İşte bu sorunun cevabı, cesaretle tartışmalıyız...

Bu noktadan sonra asıl yapılması gereken Kürt sorununun artık bir kimlik sorunu olduğu gerçeğini devletin de görmesidir ve buna uygun adımları planlamasıdır.

Kaynak: Radikal