Şimdiye kadar hakkında kapatma davası açılmış ve beraat etmiş tek bir partinin olmadığını bile bile 'Acaba AKP davasının sonucu ne olur' diye yorum yapmak bence abesle iştigal... Kimse, DYP, AP, Muhafazakâr Parti gibi geçmişte haklarında dava açılıp tabelaları kurtulmuş partilerin varlığını hatırlatıp 'Aklananlar da oldu' demesin.
Testi kırıldıktan sonra akıl veren çok olur.
Onun için AKP'ye, şunu yap, bunu yap, bir adım geri at v.s. demenin, bilinenleri tekrarlayıp, neden böyle oldu, ya da 'ne yapsa böyle olmazdı'yı anlatıp ahkâm kesmenin manası yok..
Anayasa Mahkemesi'nin aldığı davanın kabulü kararı sürpriz falan değil. Kurulu düzenin, mevcut siyasi tabloda AKP'ye alternatif olacak bir partinin bulunmadığını, TSK'nin siyasete müdahalede hevessizliğini, sistemin kilit mevkii Çankaya'nın kaybedildiğini, YÖK gibi önemli bir kurumun farklı bir çizgiye yöneldiğini, bir süre sonra Anayasa Mahkemesi'nde de benzer sürecin yaşanacağını fark ettikten ve nihayet türban düzenlemesinde geleceğe ilişkin olumsuz işaretler gördükten sonra ne tepki vereceğini sanıyordunuz?
Bundan sonrasında önemli olan, kararın Tayyip Erdoğan üzerinde ne etki yapacağı, onun değerlendirmesinin süreci ve siyaseti nasıl etkileyeceğidir.
Yaşanan olayların, içinde bulunulan şartların ya da üstlenilen sorumlulukların insanın kanaatlerini, önceliklerini, risk sınırlarını değiştireceğini bilirim. Tayyip Erdoğan için de geçerli bu. Nitekim insaf sahibi kimse onun 10 yıl önceki Erdoğan olduğunu söyleyemez. Başbakana olumsuz önyargıyla bakışın şekillendirdiği portrenin hâkim çizgileri AKP'nin kuruluşundan önceki yıllara ait konuşma ve yakınlıklarının bıraktığı izdir.
Diliyle kalbi arasında mesafe bulunmadığı, her konuda aklına gelen ilk düşünceyi, olumlu ya da olumsuz her olay karşısında o an içinde bulunduğu ruh halini dışa vurmakta aceleciliği bilinen bir insan Tayyip Erdoğan. Ve dışa yansıyan haliyle çevresine ne kadar dirençli olduğu intibaı verse de, iç dünyasında her olayı tevekkülle karşılayan, olumsuzluklardan hayır çıkacağının delili olarak kendi hayatını görüp gösteren bir insan. Bu açıdan partisi ve kendisiyle ilgili dava konusunda Erdoğan'ın süreci engellemek için düşünülen girişimlerden geri kalmamakla birlikte içten içe 'Hayırlısı olsun' duygusu taşıdığına inanıyorum.
Herhangi bir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmaktan ziyade meselenin esasını kavramış olmayı önemseyen Tayyip Erdoğan'ın zihin ve duygu mihenginin geleneksel İslam anlayışı olduğu bence tartışılmaz. Onun siyaset yolcuğunun AKP dönemecinde 'değiştim' derken anlatmak istediğinin hayata inanç penceresinden bakmaktan vazgeçtiğini sanmak muhataplarının büyük ölçüde temenni içeren yanılgısıydı. Oysa Erdoğan'ın kastı herhalde parti taklidi yapan cemaat anlayışını terk ettiğini ifade etmekti sadece.. Refah Partisi zihniyetinden bu partide sorumlu mevkide olduğu halde uğradığı haksızlıklar dolayısıyla ve kapatma kararından çok önce duygusal olarak bağını koparmıştı Erdoğan ve AKP'nin kurulması aşamasında bu partinin ulusal ve uluslararası sistemin kuralları içinde siyaset yapan, ne rayları ne hattı değiştirme iddiası taşımaksızın İslam inancının 'Emr-i ma'rûf ve nehy-i münker' (=İyiliği emredip kötülükten sakındırma) ilkesini şiar edinen bir parti olmasını arzu ediyordu.
Tayyip Erdoğan'ın AKP çatısı altında AB ve ABD ilişkilerini siyasetin kutbu kabul edenlere itiraz etmemekle birlikte kendisini onlarla aynı safta gördüğünü düşünmek de kanımca yanılgıdır. Onun bu vasıflara sahip siyasi aktörleri yakın çevresinde bulundurmasını, bu yöndeki kanaatleri benimsediğinin değil, siyasetin önüne taşıdığı gerçeklerle savaşmak yerine, akılcı davranıp, masadan olabilecek en yüksek faydayı sağlayarak kalkma arzusunun işareti olarak görmek icab eder. Ve bu açıdan bakıldığında 'yerlidir' Erdoğan.
Siyaset, yargı süreci ne sonuç doğurur bilemem. Erdoğan'ın sahneden indirilmesi gerçekleşirse bunun sadece sistemi değil şimdi sızlanıyor görünen bazı AKP'lileri de memnun edeceğini de biliyorum. Ama unutmamak lazım 'Mani zail olunca memnu avdet eder!..' Ki şimdiye kadar hep etti.
Kaynak: Radikal