Tasarılar Türkiye'yi İran'a yaklaştırıyor

İstenmeyen sonuçlara dikkat etmeli. ABD Kongresi’nin bir komitesinin Ermeni soykırımı üzerine onayladığı tasarı tarihsel bir yanlışı düzeltebilir, ancak bunu yaparken Ortadoğu’da barışçıl bir geleceği de tehlikeye atabilir.

İsrail’in sakar anti diplomasisine kızan ve AB’den geçer notu alma başarısızlığı karşısında aşağılanmış hisseden Türkiye’nin, Batı’yla top oynamak için gerekçeleri tükeniyor. Kongre’deki oylama ve İsveç meclisindeki benzeri, Türkiye’yle Batılı müttefikleri arasında yeni bir takoz oluşmasına katkıda bulunuyor ve onu tehlikeli bir biçimde İran’a doğru itiyor.

Birçokları, Türkiye’nin güneydoğuya yönelme eğiliminin boyutunu ancak şimdi, büyükelçiler geri çağırılıp Ermeni nüfusunu sınırdışı etme tehdidi savrulurken fark ediyor. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan Londra’da İran’ın nükleer silah programına ilişkin kuşkuları ‘hayal ürünü’ diye niteleyerek alenen reddetti.

Gül’ün açıklamalarına dikkat!
Bu sözler manşetlere çıktı, ancak en az bunun kadar kaygı verici olan ve çok daha sessiz sedasız yaşanan şey, hafta sonunda Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad arasında yapılan ve Gül’ün ikili ilişkilerin derinleşmesi çağrısında bulunup rejime destek sözünü verdiği telefon görüşmesiydi. İran’ın Fars Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, Gül Ahmedinecad’a ‘iki ülkenin uluslararası zeminlerde birbirlerinin pozisyonlarını savunacağını’ söyledi ve ilişkilerin sıkılaştırılmasıyla bölgesel meselelerde ve güvenlik konularında istişarenin önemini vurguladı.

Bu elbette ki, Türkiye’nin geçici üyesi olduğu BM Güvenlik Konseyi’ni etkiliyor. Türkiye, ABD’nin üzerinde oybirliği sağlamaya çalıştığı İran’a yaptırım tasarısını veto edemez. Ancak İran’ın yanında yer alarak tasarıyı veto etmesi ihtimali en yüksek ülke olan Çin’e bahane verebilir. Obama yönetimi Türkiye’yi, İran konusunda çoğunluğun karşısında tavır alırsa bedelini ödeyeceği konusunda uyardı. Ancak Türkiye’nin kulaklarının bunu duymak için doğru istikamete dönük olup olmadığı kuşkulu. (18 Mart 2010)

Kaynak: Radikal