Tarihi ziyaret Lübnan'ın ilacı değil

Suudi Arabistan Kralı Abdullah ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Lübnan ziyareti, hiç kuşkusuz tarihi bir olay. Zira Lübnan’da en çok etki sahibi olarak görülen iki devletin başkanının, uluslararası mahkemenin eski Lübnan başbakanı Refik el Hariri’nin öldürülmesiyle ilgili kararının yaklaşmasıyla birlikte tırmanan gerginliği kontrol altına almak amacıyla yaptığı ilk ziyaretti bu. Fakat sadece 4 saat süren ziyaretin bu zor hedefe ulaşıp alaşamayacağı bilinmiyor.

Lübnanlılar ve özellikle de köşe yazarları, ‘S-S’ denkleminin (Suudi Arabistan-Suriye) özellikle de iki ülke anlaşırsa, Lübnan’ın sorunlarının çözümünün garantisi olacağını düşünüyor. Oysa bu denklem tek başına çözüm, güvenlik ve istikrar için yeterli değil. Zira bu bağlamda hafife alınmayacak bir rol oynayan ve dış uzantıları bulunan iç etkenler var.

İran’ın ve ABD politikalarıyla bağlantılı olan İsrail’in yıkıcı rolü söz konusu. Dahası mahkemenin beklenen ‘siyasi’ kararının bölgesel ve yerel anlamda yol açağı yansımalar var. Kararın, özellikle de Hizbullah’ın temsil ettiği İslami direnişe bağlı unsurları suikasta karışmakla suçlayacağı kesin.

Hizbullah lideri Hasan Nasrallah son konuşmasında mahkemeye ve dürüstlüğüne saldırdı. Zira mahkeme geçmişte Suriyeli unsurları suikastın arkasında olmakla suçlamış ve yalancı şahitlerden yardım almıştı. Lübnan üç ulusal güvenlik liderini hapiste tuttu, ancak deliller çürüdüğü için serbest bıraktı.

Suudi Arabistan ve Suriye liderlerinin ziyaretinin görülmemiş derecede önemli bir adım
olduğu kuşku götürmez. Bu ziyaret, gerginlik içindeki Lübnan’ı rahatlatacak. Fakat sinirleri ancak geçici olarak yatıştırabilir. Suudi kralı ABD’yle güçlü dostluğu sayesinde uluslararası mahkemenin kararını iptal ettirmekte veya en azından erteletmekte başarılı olamazsa yeniden gerginlik yaşanacaktır.

Lübnan’daki gerginliğin asıl sebebi İsrail’in bir saldırıya kılıf sağlayacak gerekçeler bularak direnişi bitirme eğilimi. Araplar direnişin etrafında kenetlenmeli, Amerikan-İsrail komplolarıyla mücadelede direnişe destek vermeli. Suriye ve Suudi Arabistan liderlerinin ziyareti ancak bu hedefe hizmet ederse ‘tarihi’ sıfatını hak eder. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, başyazı, 31 Temmuz 2010)

Kaynak: Radikal