Başbakan Erdoğan’ın ziyaretine davet edildiğimde asude bir gezi olacağını düşünmüştüm. Henüz Gezi Parkı olayları yaşanmamıştı. Gezi Parkı olayları gündeme gelince ertelenme ihtimaline karşı hazırlıklı oldum. Tedirgin edici bir hava oluşmuştu. Bu havanın dağılması gerekiyordu. Bir de olaylar ansızın sökün etmişti. Ben de doğrusu olayların ciddiyetinin farkına bilahare vardım. Sosyal medyayı takip edenler hadiseye erken uyanmışlardı. Bendeniz ise sosyal medyanın dışında kalan topluluğu temsil ediyorum. Bundan dolayı olayların gelişinin ve seyrinin pek farkında olamadım.
Olaylar başlayınca da erteleme ihtimalini düşündüm. Başbakan Erdoğan ise kararlı davrandı ve bu olayların gölgesi altında Kuzey Afrika ziyaretinde bulunduk. Olayların gölgesi peşimizi hiç bırakmadı. Aklımız Türkiye’de, kulağımız arkada kalmıştı. Bütün ekip geziden ziyade Türkiye’deki olayların etrafında sohbet ediyor ve müdavele-i efkarda bulunuyordu.
Sabah’tan Okan Müderrisoğlu sosyal medyayı yakın takibe almıştı ve an be an nabzını tutuyordu. Olayı tahlil için tarihe göndermeler yaptık lakin yeni bir olay olduğundan tam da net bir teşhis koymakta zorlanıyorduk. 1909’dan 1960 ve 2007 Cumhuriyet mitinglerine kadar ortak hafızayı yokladık. Bazı ortak noktalar vardı. Bunların başında da yalan rüzgarları üfürülmesi ve sosyal medya üzerinden yalan fısıltıların yayılmasıydı. Bu yalan fısıltıların İslam’ın zuhurunda bir ifadesi ve geleneği var. İrcaf.
*
Gezi Parkı olaylarının en önemli özelliği topluma yalan enjekte edilmesi, pompalanması ve şayia bombası atılması idi. Gezi Parkı olaylarına katılanlar polisin gaz bombasından yakınsalar da kendilerinin yalan bombası ve şayia silahı kullanıyorlar. Psikolojik ve sosyolojik bombalar kullanıyorlar. Bir de bunları kullanmak masummuş gibi karşımıza çıkıyorlar. Gezi Parkı olaylarına katılanlar genellikle Suriye rejimini destekliyorlar. Bu destek o menhus rejimle ortak yönleri olduğunu ortaya koymaktadır. Bu ortak yön yalan imalatıdır. Yalan artık bunlar açısından bir sektör olmuştur. Yalan silahıyla saha harbi veya psikolojik üstünlük kazanmaya çalışıyorlar.
*
Fas ziyareti sırasında Gezi Parkı olayları gölge gibi peşimizi takip etti. Elbette bu ülkede de bizde olduğu gibi Gezi Parti olaylarına katılanların benzerleri ve muadilleri var.
Bunlar Türkiye’deki gölgeleri gibi Başbakan Erdoğan ve temsil ettiği zihniyeti takbih ediyorlar. Tayyip Erdoğan’a vurmayı içerdeki hasımlarına vurmak olarak görüyorlar. Onlar açısından Başbakan Erdoğan’a vurmakla Fas Başbakanı Abdulillah Bin Kiran’a vurma arasında hiçbir fark yok. Hatta eşdeğer. Hatta kendilerince Gezi Parkı eylemcilerine destek vererek bir taşla çift kuş vurmuş oluyorlar. Tunus’ta da öyle. Tunus’ta solcu gazeteler şöyle yazıyorlar: Gannuşi hala gömleğini değiştirmemiş. İslami zemininde duruyor. Adam dinini değiştirse bile bunlara yaranamaz. Ondan sonra da ‘siyaset için dinini değiştirdi’ derler.
Mısır, Tunus ve benzeri Arap Baharı ülkelerinde elit bir ideolojik azınlık var. Halk tabanında fazla ağırlıkları olmasa da devlet çarklarında ve basında hatırı sayılır bir etkileri var. Yeni rejime muhalefet için bu kanalları kullanıyorlar.
Türkiye’deki Gezi Parkı eylemcilerinin Türkiye’nin selametiyle ilgili olmadıkları sadece hükümeti devirmeyi amaçladıkları gibi, Tunus veya Fas’taki muadilleri de Türk-Fas ilişkilerinin gelişmesiyle ilgili değiller. Erdoğan’a zarar verecekse ilişkilerin gerilemesinde bir beis yok.
Özellikle ilişkileri ileri götürmeyi siyasi rakipleri ve ideolojik karşıtları yapıyorsa bunu baltalamayı birinci görev olarak addediyorlar. Adamların tek güdüleri veya iç güdüleri yıkıcılık. Öfkeleri akıllarını esir almış. Buna mukabil, gerçekten de gezilen ülkelerin halkı tamamen Türk-Kuzey Afrika ilişiklerinin gelişmesinden yana. Türkiye’yi kendilerinden farklı görmüyorlar. Ana gövdeyi temsil ediyor. Halk nasıl ki Başbakan Erdoğan’ı karşılamak için gelişinde havaalanına akın etmişse Tunus Havaalanına indiğimizde yerden benzeri sesler yükseliyor ve burada toplanan kalabalık Erdoğan’a nümayiş yapıyor ve ‘hoşgeldin’ ve ‘yaşa’ avazlarıyla karşılıyordu. Ülkeye hakim olmak isteyen ideolojik azınlığa karşı halk yığınları ve sessiz çoğunluk Erdoğan’ın yanında. Sessiz çoğunluğu sandıkta yenemeyenler sokaktan medet umuyor.