Tarihî fırsat kaçarken...

Darbe ürünü olan otuz yıllık anti-demokratik Asker (Ana)Yasası'nı değiştirme girişimleri vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ayağına kadar gelen tarihî fırsatı göz göre göre kaçırıyor. 
 
Siyasî arenada bu gibi fırsatlar çok nadir çıkar siyasilerin karşısına. Böyle durumlarda siyasî liderlik ve bu liderlikte olması gereken vizyon ve misyon sahibi olmak hayati derecede önem arz etmektedir. Tek Parti dönemine teorik olarak son veren, seçim meydanlarında "Bu millet göğsünü gere gere ben Müslüman'ım diyebilmelidir." deyip seçmenin hissiyatına tercüman olan, iktidara geldikten sonra da fırsat yönetiminin, basiretli liderliğin ve de seçmenine vermiş olduğu sözün gereği olarak Arapça aslından ezanı okutturan Demokrat Parti (DP) lideri rahmetli Adnan Menderes'in başarısı/başarısızlığı siyasiler tarafından ders alınması gereken iyi bir örnektir.

1983'te iktidara gelen Anavatan Partisi (ANAP) ve lideri rahmetli Turgut Özal da siyasiler için dikkate alınması gereken iyi bir örnektir. Halkın nabzını iyi tutan, beklentilerini bilen, onlardan biri olduğunu hissettiren ve devletçilik katı anlayışını yıkan, ülkenin dış dünyaya açılmasını sağlayan fırsat yönetimini iyi bilen ileri görüşlü, yapıcı, halkın değer ve inançlarına saygılı siyasî bir liderdi. Bu vasıflarından dolayı kendisi yıllarca başbakan ve partisi de iktidar olmuştur.

AK Parti de halkla bütünleşen bu az sayıdaki başarılı örneklerden biridir. MHP ve CHP, sekiz yıldır bunu göremedi ve kendilerini zihinsel olmasa da bedensel büyütecek, oy miktarlarını arttıracak bir siyaset geliştiremediler. Deniz Baykal'ın kendi deyimiyle Cumhurbaşkanı'na yaptığı 'tarihî bir öneri' ile 'Cumhurbaşkanı Gül sadece üç maddeyi referanduma götüreceğini söylemesi halinde biz uzlaşmaya varız.' teklifini de 'tarihî bir kurnazlık' olarak görüyorum.

Siyasî tarihimizde bir de tökezleyenler, eriyenler, unutulanlar var. Tam zirve yapacakken tepetaklak aşağı gidenler var. Mesut Yılmaz ve Erkan Mumcu dönemlerindeki ANAP'ın durumunu hatırlayın. Tansu Çiller ve Mehmet Ağar'ın liderlikleri dönemindeki DYP'yi hatırlayın. Henüz üç yıl önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan "367 rezaleti"ni hatırlayın. O gün milletin kendilerine yükledikleri sorumluluk gereği Meclis'te olup rey kullanmaları gerekirken Meclis'ten kaçtılar. Millet de, karanlık güçlerin baskılarına boyun eğip istikbale matuf çeşitli vaat ve beklentiler yüzünden Meclis'ten kaçan bu iki partiyi ve liderlerini sandığa gömmüştür. Sahi Mumcu ve Ağar neredeler, bilen var mı?

Baykal, anayasa değişikliği taslağının mevcut Anayasa'nın temel ilkelerine aykırı olduğunu ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdığını, bu nedenle kabul edemeyeceklerini ifade ediyor. Bu tutum, CHP ve liderinin genetik, kalıtsal bir durumudur ve normal karşılanmalı. Peki ya MHP ve liderinin tutumuna ne demeli? Seçmenine, AK Parti ile 'Evren Yasası'nı değiştirme konusunda uzlaşmayacaklarını haber veriyor. General ve yargıçlardan oluşan senfoni orkestrası eşliğinde Baykal ve Bahçeli kol kola girmiş kolbastı mıdır, şemmame midir, belli olmayan bir halay çekiyorlar.

Tek yumurta ikizi olan ancak iki ayrı ortamda büyüyen bu iki parti arasında AK Parti'ye karşı "seviyeli birlikteliğin" nedenlerini "28 Şubat postmodern darbesi"ne giderek anlayabiliriz. Zikrettiğimiz bu talihsiz dönemden beri devam eden bu yaklaşma birleşmeye kadar uzadı. AK Parti'nin Meclis'e getirdiği anayasa değişikliği taslağına/teklifine karşı birleşen bu ikiz kardeşler istiyor ki askerî vesayet devam etsin, 'Milli şef dönemi' devam etsin, darbeler anayasası ilelebet mahkemelerimizi kuşatsın. İstiyorlar ki vatandaşa rağmen yarım yüzyıldır devam eden generaller ve yargıçlar koalisyonu bozulmasın.

Özgürlüklere, sivil iradeye, demokrasiye, insan haklarına, değişime, gelişmeye aykırı olan bu mevcut Anayasa'yı halkın ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda değiştirmek her zaman ve şartta Meclis'in görevi ve hakkıdır. Meclis bu işi beceremezse millet bunu referandum ile yapacaktır, bu da milletin demokratik ve temel bir hakkıdır.

Değişiklik paketi Baykal'ın iddia ettiği gibi yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmak yerine, tam tersine yargıyı normalleştirecektir. Evet, bu taslağın/teklifin mükemmel olmadığını AK Parti de kabul ediyor. Ancak bu bir başlangıçtır ve hep birlikte daha iyiye doğru, el ele birlikte çalışmak gerekiyor. İyi niyetin, milletten yana, hukuktan, özgürlük ve demokrasiden yana olmanın göstergesi ve gereği de budur.

MHP ve lideri Bahçeli gerçeği görüp bu asırda (21. yüzyılda) istatiksel olarak iktidar olma şansı olmayan CHP'ye yanaşmaktan, CHP ile anayasa değişikliği konusunda birleşmekten vazgeçip, akılcı ve gerçekçi politikalar geliştirmeli ve taslağa / teklife destek vermelidir. Bu destekle hem oylarını en az 5 puan yükseltir hem de ülkenin referanduma gitmesine ihtiyaç bırakmaz. Bu yolla ülkeyi önemli bir ekonomik yükten de kurtarmış olur.
 
Yok eğer MHP, seçmeninin beklentisinin tersine darbe anayasasının değiştirilmesi yönündeki AK Parti teklifine Meclis'te destek vermezse bilsin ki sağduyulu MHP seçmeni referandumda çoğunlukla 'evet' diyecektir.

Kaynak: Zaman