Sinhal yönetimindeki hükümetle ayrılıkçı Tamiller arasındaki uzun ve korkunç savaşın son bulmasından bir yıl sonra, Sri Lanka biraz normalleşti. Cinayetler durdu ve insanların çoğunluğu evlerine döndü. New York Times’ın 2010’da gidilecek yerler listesinin en tepesindeki ülkeye turistler akın ediyor ve yabancı yatırım da yavaş yavaş gelmeye başladı. Birçok açıdan, Sri Lanka’nın geleceği son 30 yılda hiç olmadığı kadar iyi görünüyor.
Fakat işlerin iyi gitmediği iki alan var. Biri, iktidarın tek bir ailenin dört üyesince parsellendiği hükümetin merkezi. Savaşı kazanan ve ocakta oyların çoğunluğunu alıp iktidara dönen Devlet Başkanı Mahinda Rajapaksa aynı zamanda savunma, finans ve planlama, liman, havacılık ve karayolları bakanı. Savunma bakanlığını erkek kardeşi Gotabaya’yla paylaşıyor. Kalkınma bakanı olan diğer erkek kardeşi Basil yatırım ve turizmi teşvik etmekle sorumlu olan kadroları yönetiyor. Üçüncü kardeşi Chamal ise meclis sözcüsü; sözcünün başkanın azledilmesi gibi bir senaryoda oynayacağı önemli rol göz önünde bulundurulursa, bu işe yarar bir görev.
Ülkenin en önemli muhalif gazetesinin editörünün geçen yıl öldürülmesinin ardından, Sri Lankalıların bu düzenlemeleri eleştirme isteği de azaldı. Fakat nasıl yönetildiklerini önemsiyorlar ve umarız bir gün Rapajaksaları başlarından savma şansına sahip olurlar. Fakat yabancılar, işlerin kötü gittiği diğer alanda, yani uzlaşma konusunda biraz daha çok etkide bulunabilir. Savaşta dehşet verici şeyler yaşandı. Birçoğu Tamil Kaplanları’nca fakat birçoğu da hükümetin azimle inkâr etmesine rağmen ordu tarafından yapıldı.
Uluslararası Kriz Grubu’nun (ICG) geçen hafta yayımladığı bir rapor, Tamil Kaplanları’nın işini bitirmek için savaşın sonunda girişilen korkunç kampanya sırasında ordunun sivilleri, hastaneleri ve insani operasyonları kasıtlı olarak bombaladığını belirtiyor. ICG, savaşın son aylarında 30 binden fazla insanın ölmüş olabileceğini tahmin ediyor. Hükümet, özellikle bu iddiaları değil de savaşın son yedi yılını bir bütün olarak kapalı kapılar ardında soruşturması için bir iç komisyon atadı. Bu durum Tamilleri şikâyetlerinin tümüyle ele alındığına inandırmayacaktır. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un kurduğu panel daha çok umut vaat ediyor.
Sri Lanka hükümeti bu adımın ‘hiçbir ahlaki gerekçesi bulunmadığını’ söylüyor. Fakat yabancılar, özellikle de bu hafta Sri Lanka’nın dışişleri bakanını ağırlayacak olan Amerikalılar, Rapajaksalara bir BM soruşturmasının kendi çıkarlarına olduğunu açıklamalı. Bu fikir iki sebepten ötürü absürd değil. Öncelikle, Sri Lanka’nın yakın geçmişini inceleyen herhangi bir ekip, muhtemelen Tamil Kaplanları’nı da ordu kadar çok savaş suçu işlemekle sorumlu tutacaktır. Eğer Tamiller sözde koruyucularının gaddarlığının inandırıcı bir biçimde ifşa edildiğini görürse, onları azizleştirme eğilimleri de azalacaktır. İkincisi, Rapajaksaların uzun bir süre daha iktidarda kalmak istediği açık. Barışçıl ve refah içindeki bir ülkeyi yönetmek, savaş tarafından bölünmüş, harabe halindeki bir ülkeyi yönetmekten daha zevkli ve kârlı olacaktır. Uzun süreli barışın tek garantörü uzlaşma ve bunu sağlamanın en iyi yolu da Tamillerin şikâyetlerinin adil bir biçimde ele alınmasına izin vermek. (Başyazı, 27 Mayıs 2010)
Kaynak: Radikal