Taliban'la Paştun tarzı barış mümkün

 

Afganistan’ın aşiret düzenine dayalı toplumunda savaşlar nasıl son bulur? Afgan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin geçen haftaki Washington ziyaretinde altı çizilen ilginç sorulardan biri de buydu.

Beyaz Saray’da yaptıkları ve metni gayet iyi hazırlanmış basın toplantısında hem Karzai, hem de ABD Başkanı Barack Obama Taliban’a el uzatılan bir süreci tercih ettiklerini söyledi. Ve iki başkan da başlangıç olarak, Karzai’nin önümüzdeki haftalarda Kabil’de ev sahipliği yapacağı bir ‘barış jirgası’nı (meclis) destekledi.
Obama barış süreci için bir çerçeveyi de tarif etti. Başkan, bunun ‘Afgan liderliğinde’ olması gerektiğini ve ‘Kaide’yle ilişkilerini kesen, şiddeti terk eden ve insan haklarına saygı da dahil olmak üzere Afgan anayasasını kabul eden Taliban üyelerine kapı açması’ gerektiğini söyledi.

Jirga sadece başlangıç
Fakat kamuoyu önünde yapılan bu yorumlar uzlaşmaya dair zorlu soruların etrafından dolandı. Jirgaya davet edilecek 1400 Afgan’ın arasında, bir anlaşma arayışına gerçekten girebilecek olan üst düzey Taliban liderleri de bulunacak mı? Pakistan, yaratılmasına ve hayatta kalmasına yardımcı olduğu Taliban liderliğini masaya getirmek konusunda nasıl bir rol oynayacak? Karzai ve Obama bu sürecin ne kadar zamanda gerçek müzakere noktasına varacağını düşünüyor?

ABD yönetiminin üst düzey bir yetkilisine göre, Karzai Obama’yla kapalı kapılar ardında yaptığı görüşmelerde bu meselelere bir miktar açıklık getirdi. Jirga mütevazı bir ilk adım olarak gelecekteki görüşmeler için bir çerçeve belirleyecek. Afgan lider Taliban’la, zaman içinde Ketta Şura’da Muhammed Ömer liderliğindeki güçlü grupla Gülbeddin Hikmetyar liderliğindeki grubu da kapsayabilecek bir diyalog tasavvur ediyor. Bu arada ABD de Pakistan’ı, Siracüddin Hakkani’nin yönettiği ağ ile gelecekteki herhangi bir diyaloğun hayati önemdeki arabulucusu olarak görüyor.

Bir yıldan önce barış yok
Konuştuğum yetkili, “Herhangi bir müzakerenin Pakistan’ın çıkarlarını yapıcı bir biçimde dikkate alması gerektiği açık. Bize katılımda bulunmak istediklerini söylüyorlar ve Karzai’nin oyun planını bekliyorlar” diyor.

‘Ne zaman’ meselesine gelince; Obama komutanlarının Taliban’la etkili müzakerenin ‘hareketin askeri ivmesinin kırılmasına bağlı olduğuna’ dair görüşünü kabullenmiş durumda. Bir başka deyişle, düşmanın bugün kanını dökün ki, sonra daha uysal hale gelsin. Yetkili, “Bir anlaşma kotarabilmek için daha iyi bir konuma gelmek istiyoruz” diye konuşuyor. Bu da, Taliban’ın önemli gruplarıyla ciddi görüşmelerin gelecek yıla dek pek muhtemel olmadığı anlamına geliyor.

Beyaz Saray uzlaşma stratejisini hazırlarken, Taliban isyanını doğuran Paştun kültürü üzerine kafa yormalı. ABD bu tür kültürel nüanstan sık sık yoksun olmuştur; Irak ve Afganistan gibi yerlerde bu kadar çok hata yapmış olmamızın nedeni de bu. Şu ana dek bariz hale gelen şeylerden biri şu: Paştun liderleriyle, onları kamuoyunun önünde azarlayarak fazla ilerleme kaydedemezsiniz. Gurura son derece değer veren ve aşağılanmadan tiksinen bir kültür bu. İnsanları utandırarak şartlı teslime zorlama çabaları genellikle geri tepiyor. Bunun aşikâr örneklerinden biri Karzai’nin bizzat kendisi. Karzai, Ulusal Güvenlik Danışmanı General Jim Jones’un kamuoyu önünde dile getirdiği eleştirilere bir sinir krizi geçirip, Batı’yı reddederek ve Taliban’a katılma tehdidi savurarak yanıt verdi. Geçen haftaki Beyaz Saray ziyareti, kısmen hasarı onarmak için sahnelenen bir tiyatro oyunuydu.

İlk adım ‘tövbe etmek’
Paştunların gurura verdiği önem, beni ABD’nin Taliban’ı uzlaşma yönünde yumuşatma stratejisi konusunda meraklandırıyor. Bu strateji müzakerelerde baskı gücü elde etmeyi amaçlıyor, fakat kötü bir sonuç yaratabilir: ABD’nin kanı dökülebilir ve Taliban oyunu yine de oynamayabilir.

Sürekli kavgaya tutuşuyor gibi görünen savaşkan bir halka uygun bir biçimde, Paştunların ihtilafları çözmek için bir ritüeli var. Bu süreç, Paştun kültürüne adanmış olan bir internet sitesinde (http://Khyber.org) anahatlarıyla anlatılıyor. İhtilaflar bir aşiretin onuruna hakaret edilmesiyle başlıyor; bu da ‘badal’ diye bilinen bir intikam ayinini gerektiriyor. Kavga hesaplar görülene ve savaşçıların gücü tükenene dek devam ediyor.

Son nokta misafirperverlik
ABD’nin stratejisi açısından işin ilgi çekici tarafı, ihtilaf çözümünün mekanizması. Uzlaşma, ‘nanawatey’ denilen bir tövbe etme süreciyle başlıyor; pişman olan taraf düşmanının evine gidiyor ve sığınma talep ediyor. Paştun kültüründe böyle bir talebe karşılık verilmesi şart, zira bu talebi geri çevirmek yüz kızartıcı bir durum.

Onurlu bir barış arzusu açıkça ortaya çıktığındaysa, aşiretin ihtiyarları bir jirgada biraraya geliyor ve ‘teega’ diye bilinen geçici bir ateşkesin çerçevesini çiziyor. Taraflar biraraya geliyor, tazminat üzerinde anlaşıyor ve bundan sonra Paştunların ‘melmastia’ diye bilinen cömert misafirperverliği galebe çalıyor.

Obama Afganistan’da askeri bir zafer değil, siyasi bir anlaşma arayışında olduğunu geçen hafta birkaç kez söyledi. Eğer böyle bir anlaşmaya varılabilirse, birşekilde iki taraf da hakaretlerin intikamının alındığı ve kırılan onurun tamir edildiği konusunda anlaşmak zorunda olacak. Bu yapılmazsa, dünyanın o bölgesinde insanlar kavga etmeye devam edecek. (16 Mayıs 2010)

 


Kaynak: Radikal