Taliban'ı bizzat ABD diriltti

Taliban savaşçıları, Usame bin Ladin'den Kaide'ye, Afgan üyelere, Pakistan ve Tacikistan'ın etkinliği altındaki yerel etnik gruplara ve Özbekistan İslami hareketinden Çin'de faaliyet gösteren dinci akımlara kadar her çeşit cemaati barındırıyor. Bu gruplar, Afganistan-Pakistan sınırındaki Tora Bora dağlarında yuvalanmış durumda. Amerikalıların Afganistan işgalinin başlamasından sekiz yıl sonra, NATO'nun bölgeye gelmesinden beş yıl sonra ve şimdi de Pakistanlıların Taliban'a karşı hâlâ kesin sonuç alamamasının bir nedeni, bölgenin coğrafi özellikleri.

ABD 2001'de Afganistan'a girdiğinde, ciddi direniş göstermeyen Taliban zayiat vermeden güney ve güneydoğudaki bu bölgeye indi. O zamanlar belki de Taliban'ın dağıldığına kanaat getirmiştik, fakat hareket dağılmadı ve dünyanın en tehlikeli bölgesini yaşatmaya devam etti. Bu bölge Taliban'ın yeniden var olmasına olanak sağladı.

Afganistan'da defilenin işi ne?
Taliban'la ilgili ikinci etkense Peştun nüfusuyla alakalı. Pakistan'da yaklaşık 30 milyon, Afganistan'daysa 15 milyondan fazla Peştun bulunuyor ki, bu sayı tek başına büyük bir ülkenin nüfusuna denk. Taliban bu çoğunluğu avantaja çevirerek hem bekasını hem de direniş eylemlerinin sürdürülmesini sağlıyor.
Üçüncü etkense, Taliban'ın bir bütün olarak hareket edebilmesi. Taliban aslında çeşitli grupların birleşmiş halidir; en önemlisi 'Molla Ömer' ve 'Bin Ladin' liderliğindeki 'Kuveyte' konseyidir ve liderleri dolayısıyla en radikali de budur. Diğer grupsa 'Miranşah' konseyi. Bu konseyin liderleri Beytüllah Mesud ve Mevlana Fazlullah'tır. Üçüncü grupsa 'Hakkani'dir ki, Miranşah konseyi aslında bu grubun parçası sayılabilir. Dördüncüsü de, Afganlardan oluşan 'Abu Başmadtu' grubudur. Bunların dışında biri Arap-Afgan karışımı, öteki Pakistanlı-Afgan ve sonuncusu Afgan olmak üzere üç grup daha söz konusu. Sıraladığım gruplar her ne kadar farklı etnik kökenlere mensup olsa da, birbirleriyle uyum içindeler ve ortak bir stratejik hedefleri var.

ABD'nin savaşına gelince; bir takımın yenilmesi her zaman o takımın kötü oynadığını göstermez. Karşı tarafın da iyi oynamış olma ihtimali hesaba katılmalı. ABD Afganistan'da kötü oynamamış olabilir, fakat Taliban'a karşı uyguladığı stratejilerin işe yaramadığını da söyleyebiliriz. Amerikalılar Afganistan'da süren huzursuzluğun ve iç savaşın nedenlerini kültür bağlamında araştırırken, sorunun şiddet içerikli geleneksel kültürün ürünü olduğuna kanaat getirdi.

Okuma-yazma oranının düşüklüğünde ve karşı görüşlere hoşgörü ve saygı gösterilmemesinde bu kültürün izlerine rastladıklarını düşündüler. Buraya kadar her şey gayet güzeldi, fakat bu sorunu çözmeye çalışırken sanki kendi vatandaşlarıyla muhatap oluyormuş gibi davrandılar. Afganistan'da açtıkları televizyon ve radyo kanallarında, gazete ve dergilerde kendilerinin alışık olduğu aksiyon ve cinsellik içeren filmlerle programları, modayla tüketim kültürünü yaymaya başladılar. Defileler ve mankenlik üzerine yoğunlaştılar. Bunlar yerel halk ve özellikle de Peştun yörükleri için zehir gibiydi. ABD böylece kendi silahıyla kendisini vurdu, bu da en çok Taliban'a yaradı.

ABD'nin ikinci hatası, öncelikleri arasında yeri olmayan uyuşturucu üretimiydi. Haşhaşın Afganların ve özellikle de güney bölgelerinin başlıca gelir kaynağı olması, halkın isyan etmesini istemeyen Amerikalıların haşhaş tarlalarına karşı harekete geçmesini önledi. Fakat ufak bir noktayı gözden kaçırmışlardı: Haşhaşı satın alan Taliban'ın ta kendisiydi. Taliban
haşhaşı çok ucuza alıyor, uyuşturucu maddesine dönüştürüyor, pahalıya satıyor ve askeri masraflarını karşılıyordu.

Aslında ABD'nin tasası kendisini güvence altına almak. Dolayısıyla yüzlerce sorunu bir kenara iterek sadece iç savaşı durdurmaları ve Taliban'ı kendi yuvasında kıstırmaları onları yeterince mutlu etti. Böylece Afganistan'da can güvenliği, başörtüsü takmama özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve birçok sorunun çözülmemesi kaçınılmaz oldu. Halk, iç savaşın bittiğinin az çok farkında ama sağlık, eğitim ve ekonomik sorunlarının yerli yerinde durduğunu biliyor. Halk ülkenin geleceği konusunda giderek kayıtsızlaşarak Amerikalılara nefret duyuyor ve bu durum tabii ki herkesten çok Taliban'ın işine yarayacak.

Diğer meseleyse, ABD önderliğindeki koalisyonda bölünmüşlük ve anlaşmazlık yaşanması. NATO birlikleri kapsamında ABD, İngiltere ve Kanada masanın bir ucunda, Fransa, İtalya, Almanya ve Hollanda'ysa diğer ucunda. Afganistan'ın geleceği karşısında uyuşmazlık yaşıyorlar. Almanlar sadece isyan önlemek için asker gönderdiklerini söyleyerek, birliklerini kuzeyde tutuyor ve güneye karışmıyor. Fransızlar da geçen sekiz yılda Afganistan ordusunun yeniden yapılanmamasından yakınıp duruyor ve ABD'yi suçluyor. Bu anlaşmazlık bölünmüşlük göstergesi olduğu gibi, bir kez daha Taliban'ın lehine olan bir durum yaratıyor.

Tüm bunlar ABD'nin yeni hükümeti için zor bir görevin işaretçisi, fakat Başkan Barack Obama hazırlıklı gelmiş ve eskiden yapılan tüm yanlış stratejileri düzeltecek projeleri var gibi görünüyor.

Pakistan ABD'yi oynatıyor
Pakistan Obama'nın isteği üzerine Taliban'la savaşa girmeye ikna oldu ve Afganistan ordusunun asker sayısı 30 binden 140 bine yükselecek. Obama güvenlik çemberini Afgan halkını kapsayacak şekilde genişletmekte kararlı. Bu da gelecekte siyasi, ekonomik ve kültürel boyutlarda bireysel güvenliğe ulaşılacağına dair umut vaat ediyor.

Ama ben iki meseleye daha değinmek istiyorum: İlki, Taliban'ın dini, siyasi ve toplumsal altyapısına bakıldığında, hareketin aslında bir Afganistan ürünü olduğu kanısına varmak zor değil. Taliban Peştun kültürünün varisi. Bu kültürün toplumsal temeli radikal muhafazakâr düşüncelerdir. İslamiyet, özellikle de 1980'lerde köktenci görüşlerin etkisinde kalarak Sovyetler Birliği ve komünizme karşı koymada büyük rol oynadı.

İkincisi, Pakistan'ın çıkarının Afganistan'daki huzursuzlukta olduğunu unutmamalı. Zira onlar için iki yol var: Ya Afganistan'da İslami bir rejimin iktidara gelmesi ya da Peştun bölgesinin hep yoksul ve cahil kalması. Pakistanlılar ABD'den para koparmak için çeşitli senaryolar hazırlayıp oynuyor ve bunun adına 'terörizm sektörü' diyorlar. ABD Pakistan'a teröristlerle savaş için yılda 1,5 milyar dolar ödüyor. Obama ödemelerin devamından yana. Zira para kesilirse Pakistan Taliban'la anlaşabilir. Tüm bunlar Pakistan için bulunmaz bir fırsat ve giderek kontrolden çıkan radikalizm aslında bu fırsatçılığın dışa vurmuş hali. (Afganistan gazetesi Peyame Mücahit, 1 Ağustos 2009)

Kaynka: Radikal