Bu düşman halkla ilişkiler uzmanı ve şaşırtıcı derecede geniş dosta ve düşmana sahip Pazartesi günü Fransız askerlerine kurulan pusuyu takip eden birkaç saat içinde Taliban sözcüsü Zahibullah Mücahid'den Kabil'deki gazetecilerin cep telefonlarına "işgal kuvvetlerinin" mağlubiyeti ile övünen bir mesaj geldi. Şehirdeki NATO sözcüsünün bir açıklamada bulunması ise çok daha sonra geldi.
NATO, bu gecikmenin saldıranların gerçekten kim olduğunun tespit edilmeye çalışıldığı için geciktiğini söyledi. Mücahid'in açıklamaları dâhil birçok haber saldıranların Taliban olduğunun belirtiyordu.
Muhtemelen saldıranlar İslamcı savaş beyi Gülbeddin Hikmetyar önderliğini yaptığı Hizb el İslami grubuydu. Sovyet işgalinden beri platolar ve dar boğazlarla çevrili Sorobi kasabası Hikmetyar'ın kalesiydi.
NATO'nun 2005'ten beri Afganistan'da tek seferde en fazla kayıp verdiği bu olayın faillerinin meçhullüğü savaşılan düşmanın bilinilemeyen kimliğini yansıtıyor.
40 farklı ülkeden analizci ve Amerikan önderliğindeki ittifak güçleri direnişin düşündüklerinden daha karmaşık bir yapıda olduğunu fark etmeye başlıyorlar. Binlerce değilse bile yüzlerce grup bu değişken ve karmaşık çıkar ittifakında bulunuyor. Gruplar ittifak güçleriyle savaşıyor ve birbirlerinin otorite ve etki sahalarında yarışıyorlar. Grupların yapılarıysa büyük derelerde farklılık gösteriyor.
Birleşmiş Milletlerin Kabil bürosunda çalışan bir uzman"Bir isyancı gruptan ziyade isyancı gruplardan bahsetmek daha iyi olacaktır."diyor. "Bu gruplardan bazıları sadece altı kişiler ve diğer köydeki altı kişiyle rekabet ediyorlar."
Yerli halk uzun zamandır bundan haberdar. Topluluklar seviyesinde yerel Taliban kumandanlarının isimleri çok iyi biliniyor ve pek azı yerel derebeyiler arasındaki rekabetten habersizler. Bu derebeylerin bir kısmı savaşmayı seçerken bir kısmı da tarafsız kalmayı veya hükümetle çalışmayı tercih ediyorlar.
Mücadeleye olan fikri bağlılıksa değişkenlik gösteriyor. Yapılan mülakatlarda bu farklılıklar açığa çıkıyor. Sovyetlerle çarpışan eski Taliban kumandanları mevcut durumu güç mücadelesindeki en son aşama olarak görüyorlar. Daha sert fikri akımlardan etkilenen genç nesillerse bu savaşı Batıyla olan küresel cihadın bir parçası olarak görüyorlar.
Bu ittifak ağları, menfaat hesapları fikri ve nesli farklılıklar kuzeydoğuda Hikmetyar, doğuda ise kıdemli bir savaş beyi olan Celaleddin Hakkani gibi şahıslara olan bağlılıkları besliyor. Bu şahıslarsa 1996'da iktidarı ele geçiren ve şu an Pakistan üslenen Taliban'ın güç çekirdeğini oluşturuyor.
Son saydıklarımız arasında bile tam manada bir bütünlük yok. Batılı ve Afgan istihbarat servisleri Taliban üst yönetimindeki stratejik ve fikri münakaşalardan bahsediyorlar. İntihar saldırıları ve yardım çalışanlarına yönelik saldırılar konusunda şiddetli görüş ayrılıkları var. Dolaylı yoldan görüşülen bir kumandan bu saldırıları kınarken diğer bir kumandan "ikiyüzlü işbirlikçilerin" öldürülmesinde bir beis görmediğini söylüyor.
İşleri daha da karıştıran bir durum ise genç çetelerin ve suçluların mevcudiyeti. Bazı durumlarda kıdemli Taliban kumandanları Batılı kuvvetlere ve düzenli ordu askerlerine düzenlenen başarılı saldırılara ödeme yapıyorlar.
"Bu çok örgütlü bir faaliyet. Kuveta'ya(batı Pakistan'da bir şehir) ihtiyaç duyulan şeyin ne olduğunu öğrenmek için bir adam yolluyorsunuz. Onlar da size bir fiyat veriyor. Siz de gidip bir nakliye konvoyuna, polis karakoluna, köprüye veya herhangi bir yere saldırıyorsunuz. Birini yollayıp yapılan saldırıyı ve zararı teyit ediyorlar. Sonra da size ödeme yapıyorlar." Milletvekili Roşanak Vardak böyle anlatıyor.
Taliban bir birlik izlenimi vermekte çok başarılı oldu- ciddi bir psikolojik avantaj. İnternet sitelerindeki yeni bir güncelleme ile teşkilatlarının düzgün bir haritasını göstermiş oldular. Askeri ve medya harekâtlar için iyi seçilmiş heyetler, "şehitlerin" ailelerinin bakımı, fetvalar ve dış ilişkiler. İyi çalışan bir medya makinesi.
Devlet başkanı Karzai'nin danışmanı ve karasız Taliban savaşçılarını ikna etmek için kurulmuş 'Afganistan Mutabakat Heyeti' başkan yardımcısı Muhammed Masum Stanikzay "İletişimde çok iyiler" diyor. "Söz verdiklerinde yerine getiriyorlar." Kandahar'da yüzlerce mahkûmu serbest bırakan hapishane baskını veya Kabil'deki lüks Serena oteline yapılan intihar saldırısı gibi büyük yankı getiren saldırıların önemleri çok iyi anlaşılmış durumda.
İki anahtar soru ise direnişçilerin uyuşturu ticareti ile ne kadar ilişkili olduğu ve Taliban'ın ne kadar 'yabancılardan' oluştuğudur.
Tekrar, durum ülke çapında değişiklik gösteriyor. Afyonun en çok üretildiği güneydeki Helmand ve Kandahar eyaletlerinde militanlar, yozlaşmış memurlar ve kaçakçılar arsında gayri-resmi bir bağ var. BM Uyuşturucu ve Suç Bürosu Afganistan Bölümü Başkanı Christina Oguz "Hepsinin düzensizlikten ortak bir çıkarı var" diyor. Taliban geleneksel olarak afyondan ve tarımsal üretimden %10 civarında bir vergi alıyor. Doğuda bu ilişkiler daha narin bir hal alıyor.
Güneyde 'yabancıların' oranı da daha yüksek. Birçoğu Pakistan buraya gelmişler. Peştu kökleri paylaşmayan doğudaki Pencap eyaletinden bile gelenler var. Doğu Pakistan'ın Bahavalpur kasabasından gelen 22 yaşındaki esir düşmüş bir Taliban savaşçısı ile yapılan mülakatta yakalanmadan önce Pakistan'da bir medresede intihar saldırısı için hazırlandığını ifade ediyor.
Ayrıca, ittifak güçleri tarafından öldürülen saha kumandanlarının yerine birçoğunun daha şiddetli ve sert Pakistanlılar tarafından istihdam olunduğu yönünde göstergeler var. Ama alt ve üst kademeler baskın bir şekilde hala Afgan savaşçılardan oluşuyor.
Bu keşmekeşin içine bir de el-Kaide dâhil oluyor. Birkaç istihbarat servisine göre el-Kaide Taliban'a lojistik destek ve danışmanlık sağlıyor. Gönüllü militanlar Irak dâhil bütün İslam dünyasından Afganistan'a geliyorlar.
Direnişçilerin öğrendiği önemli bir ders taktik bir mağlubiyetin daha fazla saldırılar ve zeki bir medya stratejisiyle nasıl bir stratejik zafere dönüştürülebileceğidir.
Bir Taliban kumandanı "Daha fazla şehitlerimiz oldukça ve saldırılarımız arttıkça bizden daha fazla korkacaklar" diyor.
Dünya Bülteni için çeviren: Harun Coşkun