Kıbrıs'ta Rum ve Türk liderlerin 3 Eylül'deki görüşmesi, sorunlu Doğu Akdeniz'den son yıllarda gelen en iyi habere vesile olabilir. Ciddi sorunlara rağmen sol eğilimli iki lider sayesinde adadaki şartlar çözüm için yeteri kadar olgunlaşmış halde
Uzun süredir devam eden üç ihtilaf uluslararası toplumu on yıllardır uğraştırıyor: Filistin, Keşmir ve Kıbrıs. İkisi dehşet verici kurban sayısını artırmaya devam ederken, üçüncüsü çözüm için yeteri kadar olgunlaşmış görünüyor. Bu, sorunlu doğu Akdeniz bölgesinden son yıllarda gelen en iyi haber olabilir. 3 Eylül'de BM Kıbrıs temsilcisi Alexander Downer, Kıbrıslı Rum ve Türk başkanlarının yapacağı toplantıyı yönetecek. Bu toplantıdan olumlu sonuçlar çıkması hevesle bekleniyor.
İki liderin de kişilikleri ve siyasi arka planları sayesinde, 34 yıldır bölünmüş adadaki yeniden birleşme umutları hiç olmadığı kadar yüksek. Öncelikle, hem Dimitris Hrıstofyas hem de Mehmet Ali Talat sol eğilimli. Kıbrıs sorununu çözmenin, ister Kıbrıslı Rumlar ister Kıbrıslı Türkler olsun, adanın işçilerine büyük bir armağan sunacağının farkındalar.
Hristofyas bir komünist ve AB'deki tek komünist devlet başkanı. 1969-1974 arası Moskova'da doktora yaptı; Marksist-Leninist AKEL'in genel başkanı ve "Kıbrıs sorununun çözümü hükümetimin önceliği olacak" sözünü verdikten sonra şubatta devlet başkanı seçildi. Hristofyas aynı zamanda Britanya'nın adadaki askeri üslerinin kapatılmasını da savunuyor.
Talat da siyasete bir gençlik ve sendika lideri olarak başladı; sol eğilimli Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin lideri; 2004'te başbakan, 2005'te devlet başkanı seçildi. Fakat yönettiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni Türkiye ve İslam Konferansı Örgütü dışında kimse tanımıyor. Türk askerleri kuzey Kıbrıs'ı 1974'te, Atina'da iktidardaki cuntanın adayı Yunanistan'la birleştirme girişimine tepki olarak işgal etti. Askerleri Türkiye'den yerleşimciler izledi. Kuzey, 1983'te bağımsızlığını ilan etti. Mayıs 2004'te, Rum Kıbrıs Cumhuriyeti, BM'nin birleşme planını reddettikten sonra AB üyesi oldu. Fakat Türk Kıbrıs toplumu üyelikten dışlandı ve ekonomik ambargoya maruz kaldı.
Hristofyas ve Talat dönüşümlü başkanlık sistemine ve AB işlerini ele alacak küçük bir ayrı kabineye de sahip federal bir devlet yaratmakta anlaşırsa, sorunlu durumun çözülmesine yönelik büyük bir adım atılacak. Çözümün adanın her iki tarafında düzenlenecek ayrı referandumlarda onaylanması gerekecek. Fakat her uzun süreli ihtilafta olduğu gibi ciddi sorunlar söz konusu. Anlaşmayı Başbakan Tayyip Erdoğan'ın reformları karşısında zaten alarm halindeki Türk Genelkurmayı'nın da onaylaması gerekecek ki, bu da adadaki askerlerin Türkiye'ye dönmesi anlamına gelir.
Bir diğer ciddi sorun Türk yerleşimcilerin geleceğiyle ilgili. Hangi hakları tanınacak? Ve bir zamanlar Kıbrıslı Rumlara ait olan hangi mülkler geri verilecek? Her iki liderin de halklarını çözüm vaktinin geldiğine ikna etmek için yapması gereken çok şey var. Yeniden birleşme planını reddeden Kıbrıslı Rumların fikirlerinin değiştirilmesi gerek. Talat'ın da Ankara'daki yetkililerin yanı sıra Kıbrıslı Türkleri, Türk azınlığın haklarının birleşik bir Kıbrıs'ta korunacağına ikna etmesi gerekecek.
Görüşmelere birkaç faktör ivme kazandırabilir: Erdoğan hükümeti kısa süre önce görevden alınmasına yönelik bir girişimi atlattı. İkincisi, Ankara ve Atina arasındaki ilişkiler son zamanlarda büyük oranda düzeldi. Üçüncüsü, Kıbrıs'ta çözümün Türkiye'nin AB üyeliğinde ilerlemeyi önleyen ciddi bir engeli ortadan kaldıracağı, Ankara, Atina ve Brüksel'de yaygın biçimde teslim ediliyor. Birleşik bir Kıbrıs şüphesiz hem Avrupa, hem Türkiye, hem de Yunan-Türk ilişkileri açısından iyi olacaktır. Ayrıca, Ortadoğu'da savaşan taraflara da barışçıl uzlaşma modeli sunar.
Kaynak: Radikal