ABD Başkanı Barack Obama'nın Oval Ofis'e ayak basmasından bu yana dünyaya duyurduğu açılımların en cesur olanı İran'la ilgili önerisi. Bu öneri, yeni başkanın yemin töreninde tüm hasımlara genel bir davet olarak ortaya çıktı. Obama'nın El Arabiya televizyonuna demecinde özel olarak İran'a hitap edildi. Ve geçtiğimiz hafta sonu, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden tarafından bu öneri daha ısrarlı bir tonla dile getirildi.
ABD?yönetiminin 'elini uzatma' arzusundan şüphe edilemez. Ancak İran'ın yanıtı mevcut olmayanla dostça olmayan arasında bir yere düşmüş görünüyor. İran'ın ilk yerli üretim uydusunun bir hafta önce gönderilmesi, zamanlama İslam Devrimi'nin 30. yıldönümüne denk gelecek biçimde önceden ayarlanmış olsa bile, bir meydan okuma olarak yorumlandı.
30. yıla denk gelmesi talihsiz
Tahran meydan okuyor olabilir. Ama 'Büyük Şeytan'la 'şer ekseni'nin lider ülkesi arasında uzlaşmaya varılması yönündeki tüm umutların sönmesi için henüz çok erken. İran'la ilişkilerin normalleştirilmesi daima Amerikan dış politikasındaki bir başka önemli değişimden daha meşakkatli bir iş olacaktır: Biden'ın ifade ettiği üzere, halihazırdaki soğukluğun giderilmesi için Rusya'yla ilişkilerde 'yeniden başlat' düğmesine basmak.
İran'la yakın tarihe ait yük çok daha ağır. Kültürel zıtlıklar daha keskin. İki ülke arasında 30 yıldır hiçbir diplomatik ilişki olmadığı gibi, kanalları açık tutmak yönünde hiçbir gerekçe de aranmadı. Obama'nın başkan olarak ilk ayının, bu en savunmacı yıldönümüne denk gelmesi de talihsiz bir durum. ABD'ye yönelik herhangi bir açılım için hiç uygun olmayan bir zaman varsa, o da devrimin yıldönümüdür. Haziran ayında düzenlenecek İran seçimleri de duruma yardımcı olmayacaktır: Amerikan karşıtlığı hâlâ oy kazandırıyor.
İyimser gözlemciler, Amerikan politik sisteminin yeni bir başkanın etki edebileceği keskin politika dönüşlerinde neredeyse benzersiz olduğunu anlamak zorundalar. Ancak Obama, Amerikan standartlarına göre bile, hem selefinin savunduğu şeylerin çoğunu reddetmede hem de ilk eylemlerini kampanyası sırasında dile getirdiği vaatlerle uyumlu kılmada nadiren kararlılık gösterdi.
Değişim aşamalı olacak
Çoğu ülke, bir lider değişikliğinden sonra bile politik rotasını değiştirmede ABD'den daha fazla zorluk yaşıyor. Değişmez çıkarlara uygun davranılması, bölünmüş bir kamuoyununun kazanılması, derin ulusal hassasiyetlerin gözetilmesi gerekiyor. Yeni istikametler gizlice keşfedilmeli. Böyle zamanlarda sözler ve eylemler çatışabilir; düşmanlara karşı öldürerek değil, taktiklerle galip gelinmeli.
Bir liderlik değişimi meydana gelmeksizin politika değişikliğine gitmek belki daha sorunlu bir durum teşkil ediyor; bilhassa eğer politika, Tahran'ın ABD'ye karşı husumeti gibi ulusal itibarla bir tutuluyorsa. İran haziranda yeni bir cumhurbaşkanı seçse bile, hızlı bir U dönüşü beklentileri yine de gerçekdışı olabilir.
Yine de bunların hiçbiri değişimin gerçekleşemeyeceği anlamına gelmiyor. Değişim gerçekleşecekse, bunun muhtemelen aşamalı olacağı ve başlıklardan ziyade satıraralarında bulunacağı akıldan çıkarılmamalı. Ayrıca eski lisanın - İran'dan gelen yanıtı çoktan düşmanca olarak algılayanların yeterli kanıt bulabileceği şekilde - bir süre için yenisiyle birlikte var olacağı anlamına geliyor.
Ancak olumlu yönde kanıt da var. Son konuşmalarında İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, ülkesinin ABD'den 1953'te meydana gelen darbeden beri biriktirdiği şikâyetlerini listeledi ve özür talep etti. İran cumhurbaşkanı ayrıca ABD'nin İran'a yönelik 'tehditlerine' son vermesi çağrısında da bulundu. Olumsuz bir gözle bakılırsa, bunlar uzlaşmaya engel olacak şeyler gibi görülebilir; olumlu taraftan okunursa, makul bir açılım yönünde ilk adımın koşulları olabilirler.
Umut verici sinyaller, İran Meclis Başkanı ve eski nükleer başmüzakereci Ali Laricani'nin bu hafta sonu Münih Güvenlik Konferası'nda yaptığı konuşmada da sezilebilir. Laricani, bir yandan aynı tarihsel suçlamalar ve ABD'nin iyi niyetine dair kuşkuculuk ritüelini gözetirken, yeni ABD yönetiminin işbaşına gelmesini bir 'altın fırsat' diye niteledi.
İran yeni bir dil kullanıyor
Laricani nükleer silahların İran'ın 'stratejik planlarının bir parçası olmadığında' ısrar etti ve görüşme koşulları olarak okunabilecek -teslim edilmemiş nükleer yakıt için ödeme konusu dahil olmak üzere- bir dizi talep sıraladı. Belli belirsiz ama önemsiz de olmayan bir ifadesindeyse, Amerika'nın boks maçını bırakıp bunun yerine satranç oynamayı öğrenmesini tavsiye etti.
Değişimin yaşandığı rejimlerde genellikle olduğu üzere, dışarıdan bakanlar, bunun yeni mi yoksa kafa karıştırıcı eski dil mi olduğuna karar vermek zorundadır. Tahran'dan gelen gerçek mesaj protokol hatırına göz yoran süslerle bezenmiş eski bir mesaj mı? Yoksa eski dil, muhafazakâr düşünceyi yatıştırmak ve yeniden düşünmenin derecesini saklamak için mi kullanıldı? Bir iyimser olarak ikinci ihtimalden yanayım. Obama'nın elini uzatmasından üç hafta sonra, İran'ın yumruğu eskisi kadar sıkılmış halde değil. (10 Şubat 2009)
Kaynak: Radikal