ABD ve AB'nin İsviçre üzerindeki baskıları sonucu İsviçre bankalarındaki gizlilik unsuru kalkıyor.
Bu baskılarının ahlaki dayanaktan öte bir sebebi var.
Küresel krizin yarattığı nakit sıkıntısını gidermek için İsviçre bankalarında yatan hesapları açmak istiyorlar.
ABD, vatandaşlarının vergi kaçırmasına yardım ettiği iddiasıyla UBS'ye açtığı davayı kazandı.
İsviçre'ye kaçırılan paralar dolayısıyla her yıl 100 milyar dolar vergi kaybına uğradığını iddia etmişti.
Daha önce aldığı 300 kişininkine ek olarak 52 bin Amerikalı mudinin de bilgilerini istiyorlar.
Gizli hesaplarda iki trilyon dolar olduğu söyleniyor.
Batı'nın İsviçre'ye yüz yıldır gösterdiği anlayış, çıkarların uyuşmamasıyla bitiyor.
İsviçre'deki karanlık ve dev finansın sonu geliyor.
İsviçre, tarafsızlık kisvesi altında katılmadığı iki dünya savaşından da zenginleşerek çıkmıştır.
İsviçre bankalarındaki Nazi altınlarıyla savaşın ne kadar uzatıldığı herkesin malumudur.
Nazilerin savaş esnasındaki yağmaları para olarak 26 milyar dolardı. İsviçre bankaları bu paraları temizleyip Nazilere nakit döviz temin ettiler. 6 milyon Yahudinin altın dişleri eritilip İsviçre'deki kasalara yatırıldı.
İsviçre, Nazi paralarından inanılmaz komisyonlar alarak daha da zenginleşti.
1800'lerden itibaren İsviçreli insan tüccarlarının köle ticaretiyle edindiği sermaye birikimiyle, sanayi devrimini yakalamış, dünyanın önde gelen endüstri ülkelerinden biri olmuştu.
Ülke dışına sermaye göndererek, yatırımlar yaparak, sanayi ve bankacılığını güçlendirdi.
Denize doğrudan açılamayan ve sömürgecilik yapamayan İsviçre, kendine avantajlı bir alan yarattı.
Büyük devletlerin kapitalist kesimlerinde sunulmayan kolaylıkları, bankacılık sistemine katıp (saklı hesap, vergi gizliliği, sağlam kur vs.) dünya finans merkezi oldu.
İsviçre finans sektöründe uzun yıllardır dünyanın serveti de yönetildi.
Özel off-shore hesabı adıyla anılan, ait olduğu ülkenin dışında işlem gören paranın, dünya piyasalarının yüzde otuzu da İsviçre'dedir.
İsviçre'de yönetilen paranın yüzde yetmişi gelişmekte olan ülke zenginlerine aitti.
Bu miktarın yüzde sekseni tabii ki ülkelerinden vergiden kaçırılmış zenginlik olarak geliyordu.
Tahribi imkansız banka gizliliği yani sırdaşlık ilkesi parayı İsviçre'ye akıtıyordu.
Üstelik tarafsız politik tavrıyla büyük güvenceler veriyordu.
İsviçre uyuşturucu kaçakçılığından silah kaçakçılığına, terörizmin finansından Nazi altınlarına, tarihin ve dünyanın kirli parasının istifini yapıyordu.
Dünyadaki çatışma merkezlerine gerekli silahların parası buradan transfer ediliyordu.
Birtakım finans operasyonlarıyla bu kirli birikim düzenli olarak temizleniyordu.
Banka gizliliği adı altındaki hilekarlığın kazancı, İsviçre'yi insan hakları ve insani yardımın merkezi yapıyordu.
Kızıl Haç Zürih'te çalışmalarına devam ediyordu.
Belli ki finans merkezleri küreselleşmenin yeni evresine uygun olarak düzenleniyor.
İsviçre'deki kanlı ve kirli bankacılığının tarihteki sonu geliyor.
Kaynak: Akşam