Susun artık…

Dün söylediğimizi bir kez daha tekrarlamakta yarar var:

"Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birisini gerçekleştirdi.

2007 seçimleri bu açıdan 1950 seçimleri kadar önemlidir.

2007 güzünde sadece devletçi, içe kapanmacı, statükocu bir kast düzenine itiraz edilmekle kalınmamıştır…

Bu ülke, sağ ve sol ikili siyasi yapıların yok olduğu, çoğulculuk ile çoklaşma ve çeşitlenmenin iç içe yaşandığı bir dönemde, devasa bir demokrasi sınavı vermiş, tarihinin en büyük ve en zengin demokrasi ittifakını gerçekleştirmiştir…"

AB projesine, reform politikalarına ve istikrara "açık destek", askeri müdahaleye ve irtica tehlikesi iddialarına "açık ret", Türkiye'nin dört bir yanından gelen kuvvetli ve tek ses olarak ortadadır.

Açık: "Türkiye'nin orta sınıfı bu yolla yeni yapısını ortaya koymuştur…"

Bu çerçevede stratejik ve ilkesel oy davranışı, kimlik ve cemaatler ötesi bir gelişmeye, daha doğrusu kimlikler içi şahıslaşma, bireyleşme ve farklılaşma eğilimine vurgu yapmıştır. Yine aynı çerçevede farklı şahıslaşma eğilimlerinin ve kimliklerin etkileşimi ve ilişkisine açılan kapıya işaret etmiştir.

Öte yandan görmek gerekir ki, "toplumsal çevreden yola çıkan bir siyasi parti, üzerindeki tüm soru ve kuşkulara rağmen merkezi hem siyasal hem toplumsal anlamda doldurmayı bilmiştir."

Bu siyasi parti, yani AK Parti bugün İslami duyarlılığı yüksek ve muhafazâkar kesimlerin partisi olmayı aşan bir yapıya kavuşmuştur. Daha doğrusu İslami kesim yaşadığı dinamizm ve değişme sonucu kendi içinden, kendisini aşan merkez bir parti üretmeyi başarmıştır.

En nihayet seçim sonuçları, uzunca bir süredir yaşanan "derin bir toplumsal değişmenin derinliğini göstermiştir".

Nitekim bu değişme ya da laik kesimin demokratlaşmasını, İslami kesimin sekülerleşmesini ifade eden bir gelişme, bugün, iki tarafın bir siyasi partide yan yana gelmesiyle bir kez daha kanıtlanmıştır…

İşin bir yönü böyle…

Gelelim diğer yönüne, sıcak siyasetle ilişkili bölümüne…

Bir toplum daha fazlasını yapabilir mi?

Siyasi oyuna gerek meşruiyet gerek talepleri açısından daha fazla ağırlık koyabilir mi?

Seçmen askere "kışlana dön" demiştir. Kanal Türk zihniyeti ve türevlerini marjinallikle bezemiştir. Seçmen Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına onay vermiştir, seçmen en azından cumhurbaşkanlığı konusunda zorunlu dayatma fikrini reddetmiştir.

Peki o zaman emekli bir generalin, üstelik bu hükümetin bir dönem önemli bir görevle mutlu ettiği bir generalin, Edip Başer'in yaptığı açıklama ne demek oluyor.

Şöyle buyurmuş hazret: "Cumhurbaşkanını belirlemede durum raydan çıkarsa ordu yine müdahale edebilir. Bunu, nisan sonunda internette bildiri yayımlamaya oranla farklı bir şekilde de yapabilir…"

Ne hakla ve hangi yüzle?

Artık susun…

Bu toplum değişiyor, daha önemlisi değişmek istiyor…

Değişimi ve değişim talebini görmemek için kötü niyetli olmak yetmez, sosyal anlamda gerçekten pek az zeki olmak gerekir…

Nitekim bu oy oranını mantıkla açıklamak mümkün değildir diyor kimi CHP'liler…

Doğrudur, onların mantığıyla açıklanamaz bu oran… Anlamıyorlar, ama onlar hiç bir zaman toplumu anlamadılar ki…

Hayallerindeki bir toplumun peşinde koşup, gerçek toplumu itip kaktılar…

Sorun bu…

Ve aşılmakta olan da bu…

 

Kaynak: Yeni Şafak