Suriye'yle tarihi barış fırsatı kaçırılmamalı


Olmert gerçekten de, dikkatleri yolsuzluk suçlamalarından başka yere çekmek için Suriye'yle barışı gündeme getirmiş olabilir. Ancak, gerekçe ne olursa olsun tarihi fırsatlar kaçırılmamalı; başbakan hâlâ görevdeyken barış için elinden geleni yapmakla mükellef, halk da onu bunu yapmaya zorlamalı

Suriye'yle İsrail arasında Türkiye'nin himayesinde dolaylı müzakerelerin başlatılmasına ilişkin bu hafta Kudüs, Şam ve Ankara'da yayımlanan resmi duyuru, hem büyük bir umut, hem de şüphe kaynağı. Ne de olsa umut kıvılcımlarının ilk alev alışı değil bu. Geçmişte de farklı ölçülerde en azından üç başbakan, Rabin, Netanyahu ve Barak da Şam'la bir anlaşmaya yaklaşmış, ancak iş imzaya geldiğinde son dakikada isteksiz davranmışlardı.

İsrail'in önceki başbakanlarından biri anlaşma imzalama cesaretini gösterebilseydi, İsrail bugün çok daha iyi bir konumda bulunur ve lüzumsuz olan İkinci Lübnan Savaşı önlenebilirdi. Suriye'yle barış, Lübnan'la da daha farklı bir ilişkiyi getirebilirdi. Aynı zamanda, Suriye Hizbullah'a verdiği desteği kesmiş olsaydı, büyük ihtimalle Hizbullah da bu kadar tehlikeli ve iyi donanımlı olamazdı. İsrail'in kuzey sınırları çok daha güvenli olur, İran'ın bölgedeki varlığı, müttefikiyle barış neticesinde zayıflardı.
Hatta şuna bile inanabiliriz; başka bir önemli Arap ülkesiyle daha barış anlaşması imzalanmış olsaydı, İsrail'in Arap dünyasıyla bağları çok daha iyileşirdi.

Ama artık bariz derecede çok geciktiğimiz şu saatte, bir süredir Suriye'den ısrarla gelen barış duyurularını yanıtlamaları için, İsrail başbakanı ve hükümet üyelerine yeni bir tarihi fırsat sunuluyor. Hükümet şu anda boğazına kadar yolsuzluk soruşturmalarının içine batmış, son derece ciddi şüphelere konu olan biri tarafından yönetiliyor. Siyasi yelpazenin gerek sağ gerek solundan siyasilerin dün dile getirdikleri gibi, bu ani dönüşün Başbakan Ehud Olmert'i soruşturmalardan çekip kurtarma amacını taşıması, çok da hayali bir düşünce değil. Yine de, ne olursa olsun bu fırsatın geçip gitmesine izin vermemeliyiz.
Olmert'in kendi gerekçeleri ne olursa olsun, tarihi fırsatları kaçırmak ayıptır. Başbakan şimdi yaptığı gibi bir anlaşmaya varılmasını desteklese ancak yakın gelecekte şahsi meseleleri yüzünden istifa etmesi gerekse bile, önemi ne kadar vurgulansa az kalacak bir katkıda bulunmuş olacak. İşi tamamına erdirmekse onun arkasından gelenlere düşecek. Ancak Olmert başbakanlık koltuğunda oturduğu sürece, barış sağlamak için elinden geleni yapmakla mükellef ve halk da onu buna yapmaya zorlamalı.

Bu açıdan, Olmert'in barış girişimini aslında yolsuzluk suçlamalarından epey önce başlattığını hatırlatalım. Suriye'yle Türklerin aracılık ettiği dolaylı müzakereler, başbakanın Ankara ziyaretini takiben Şubat 2007'de başlatılmıştı. O zamanlar daha kimse (Olmert'in Kudüs belediye başkanlığı döneminde rüşvet aldığı iddia edilen) Morris Talansky'den bahsedildiğini duymamıştı ve başbakan henüz şimdiki gibi kara bulutların altında değildi. O günden beri devam ettirilen temaslar nihayet meyve vererek, müzakereciler Yoram Turbovitz ve Şalom Turjeman'ın İstanbul'da yaptığı görüşmelerin ardından, bu hafta yapılan resmi açıklama noktasına kadar getirildi.
Olmert'e şunu söylemenin tam sırası: Elinden ne geliyorsa yap. Bırak soruşturmalar hiç barış müzakeresi yokmuş gibi, müzakerelerse ortada hiçbir soruşturma yokmuş gibi devam etsin. Kim bilir belki de bu aslında gizli bir lütuftur.

Kaynak: Radikal