Beşşar Esad, rejiminin işlediği kıyımlardan dolayı kemirici iç savaşa dönüşen bir ayaklanma karşısında tüm zafer ümidini kaybetti. Kendi itirafıyla, Esad, onu yok etmeye bakan kararlı ayaklanmacılar ve ihanete elverişli yara bere içindeki bağlıları arasında kazanma ihtimalinin olmadığı bir açmaza düştü. Badireye son verecek bir uluslararası çıkar saflaşması olmadığı takdirde Suriye’nin vahşete batmayı sürdürmesi mukadder görünüyor.
Ama gelin görün ki bu neticenin olması yakın değil. Bazı uluslararası tarafların – özellikle de İran ve Rusya’nın – Suriye krizinin uzamasında faal çıkarları var. Diğerleri, hassaten ABD, uluslararası fikir birliği olmadan bir müdahalenin imkânsız olduğuna inanıyorlar. Ele avuca gelmeyen oy birliği, kan banyosunun artmasıyla sonuçlandı ve gidişatta bir değişiklik olmadığı takdirde daha dramatik bir insâni fâciayla neticelenebilir. Suriye’de her iki taraf için de öldürücü olan şiddeti ve bölgesel düzenin çözülüşünü durdurmaya muktedir gönüllü bir koalisyonun oluşturulma vakti geldi de geçiyor bile.
Sağlam bir eylem yokluğundan dolayı, Suriye şehirlerinin, köy ve kasabalarının rejim kuvvetlerince sistematik olarak yıkılması, altyapı ve kaynaklardan yoksun, yönetilemez toprak parçaları yarattı. Şehirlerde ve kırsalda harap olmuş, el ayak çekilmiş bir coğrafya manzarası var; kalanlar ise bekalarını sağlama almak için değiş tokuşa ve savaş ağalığına dönüyorlar. Bir zamanların kozmopolitan şehri Halep, rejimin hava kuvvetleri ve topçusunun yol açtığı yıkım sayesinde kıyamet manzaralarıyla dolu. Hamas, Humus, İdlib, Ma’arat ve diğer pek çok şehir yok edilmiş memleketlerin niteliğini taşıyor artık.
Daha fazla trajedinin bileşenleri de burada yatıyor. Suriye’de son iki yıl, merkezi kontrol aracı olarak korkunun yok edildiğine şahitlik etti ve fakat istikrar yaratıcı bir alternatif ortaya çıkamadı. Suriyeli sivil liderler ve sivil toplum teşekkülleri bir bir ele geçirilip rejimin suç ortaklarınca ortadan kaldırılırken dünya görünüşe göre çaresizce izledi. Şam yönetimi geri çekilirken yerini Somali’dekine benzeri güç ve gözdağı üzerinden yerel kontrolü ele geçiren bir savaş ağaları ve milis konfigürasyonun almasını garantiledi bu. Ülke içinde yer değiştirmenin etkisi, gücün parçalanmasını artırdı ve sınır ötesine mülteci akınından dolayı ihraç edilebilir bir tehdit haline geldi.
Türkiye bahse değer kaynakları ve bilinçli kriz yönetimiyle Suriye’den kendi payına düşen mülteci akınının etkilerini kuşatmış olabilir. Bölgesel Kürt Yönetiminin Suriye’de Kürt çoğunluğun yaşadığı alanlara doğrudan dâhil olduğu, Bağdat’ın kendi iç sorunları karşısında Suriye krizinden kaynaklanan çeşitli talepleri nasıl idare etmek gerektiği hususunda tereddütlü olduğu Irak’taki durum daha akışkan. İsrail endişeli olmayı sürdürmekle beraber Suriye’yle uzun zamandır devam eden husumeti onu taşmaktan korudu. Daha savunmasız olanı, Ürdün monarşisinin durumuydu. Suriye mülteci krizinin artan baskısı ve cesarete gelen iç muhalefet, Ürdün’deki mevcut ulusal düzeni tehdit etmektedir.
Ancak Suriye’nin en çok etkilenen komşusu, Lübnan olmuştur. Mezhep bölünmelerinden kalıcı şekilde acı çeken ve aşikâr zayıf bir hükümeti olan Lübnan bunaltıcı bir mülteci akınıyla baş etmek zorunda kaldı. Suriye’yle olan geçirgen sınırları, Lübnanlı savaşçıların Suriye’deki çatışmanın her iki tarafına katılmasıyla iki yönlü bir trafiğe şahit oldu. Savaşın onların ülkesine varması sırf bir zaman ve şart meselesi olabilir. Bu gelişme, Hizbullah’a Lübnan’da doğrudan kontrolü tesis etme ve böylelikle “arka ofis” olan Suriye’yi kaybetmenin etkilerini dengeleme şansı verebilir. Nusret Cephesi, el Kaide’nin Suriye’deki şubesi, beklenen kargaşa sayesinde avantajlarını artırmakla yerden yere vuruluyor.
Transatlantik ittifakın daha kararlı eylemleriyle Suriye’deki trajedinin birçoğundan sakınılıp sakınılamayacağı pratikten ziyade tarihin konusuna dönüşüyor. Suriye’nin Somalileşmesi şu an kaçınılmaz görünüyor. Bu sonucun bölge adına vahim sonuçları kesindir şayet ABD ve Avrupa, Suriye’deki krizin sona ermesini beklemeyi sürdürürlerse.
Yazar hakkında: German Marshall Fund uzmanı
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın