Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Başbakan Erdoğan'ın davetlisi olarak katıldığı iftar yemeği sonrasında yapılan konuşmalar, Türkiye-Suriye ilişkileri bakımından önemli bir sürece işaret ediyor.
İki liderin halkların kardeşliği ve yakınlığı üzerinden yaptıkları vurgular aslında stratejik bazı konularda iki devletin ortak faaliyet yürütmede kararlı olduklarını ve bu yakınlaşmanın da kamuoylarında olumlu karşılandığını ima ediyor. İki ülkenin genel dış politika beklentilerinin ortak keseni olan konuların, karşılıklı vize uygulamalarının kaldırılması, serbest ticaret koşullarının sağlanması ile terörizmle mücadelede ortaklık olduğu söylenebilir. Her iki lider terörizmden sadece PKK terörünü anlamadıklarını, terörizmle mücadelenin aynı zamanda Şii ve Sünni radikal eğilimlerle mücadeleyi de kapsadığını ifade ettiler. Avrupa'daki "Shengen bölgesi" yani vize ve sınır denetimi olmayan bölge örneği verilerek, iki ülke arasındaki ilişkilerin genişleyerek bölgedeki başka devletleri de içine alacak biçimde bir alan yaratabileceği sinyali verildi. Ancak, bu son derece önemli işbirliği sürecine işaret eden açıklamalarda, iki ülke arasındaki bazı yaklaşım farklarını görmek de mümkündü.
Türkiye, Suriye ile ilişkilerinde "Kürt açılımı", "Ermeni açılımı", Kuzey Irak ile diyalog ve terörizmle mücadele konularına ağırlık veren bir ülke. Kısacası Türkiye, Suriye'nin de kendi iç toplumsal sorunlarına patlamalar yaratmadan çözüm üretmesini, Irak ile ilişkilerini barışçı sürdürmesini, İran ile arasına mesafe koymasını ve İsrail masaya geldiğinde kaçan tarafın kendileri olmamasını istiyor. Diğer bir ifadeyle bölgede istikrar olacaksa, Suriye'nin bu istikrara katkı sağlayacak bir pozisyon almasını istiyor.
Suriye'nin bu yaklaşımlara bir itirazı olmadığı anlaşılsa da, önceliklerinin farklı olduğu izlenimi doğuyor. Esad, Türkiye'deki Kürt ve Ermeni açılımlarının kendi ülkesindeki Kürt ve Ermeniler bakımından önem taşıdığını ifade etmesine rağmen, Türkiye'deki açılımları takdirle karşıladıklarını söyleyip durumun Türkiye'ye özgü olduğunu ve Suriye'nin şimdilik dışarıdan izlediğini ima ediyor. Kısacası Suriye'nin genel bir demokratik açılım için acele etmeyeceği, ancak ufak adımlar atılmasından, dağdakilerin yeniden kazanılması gibi uygulamalardan başlamayı tercih edeceği anlaşılıyor. Bu da bir başlangıç.
Bununla birlikte esas sorun, Suriye'nin Türkiye'den beklentilerinde İsrail faktörünün önemli bir yer tutması. Beşar Esad'ın batıya, özellikle de ABD'ye olan güvensizliği konuşmasının birçok yerinde hissediliyor ve içinde bulundukları durumun sorumlusu olarak İsrail ve onu destekleyenler görülüyor. Suriye'nin tarihsel olarak Ortadoğu sorunlarında eli ne kadar temiz, tartışmaya değer olmakla birlikte şu sıralardaki İsrail yönetimiyle uzlaşma sağlanması gerçekten zor olabilir. Sorun şu ki, Suriye Türkiye'nin kendisinin yanında yer alarak İsrail'e Suriye lehine baskı yapmasını istiyor. İsrail için Suriye, esas düşman İran'ın taşeronluğunu yapan, Filistinlilerin radikal eğilimlerine destek veren ve Lübnan'ı asla terk etmeyecek olan bir ülke. Suriye için de İsrail bölgedeki tüm sorunların kaynağı ve Arap-Müslüman toplumları topyekün bir direniş sergilemeli. Türkiye'nin Suriye talepleri yönünde bir çabası yok, İsrail isterse en fazla görüşmelere aracı olabilir.
Sonuçta, genel dış politikalarında önemli farklılıklar olan bu iki ülkenin kurduğu yeni ilişkiler, Türkiye'nin Suriye'yi kendi stratejik önceliklerini benimsemeye ikna ettiği anlamına geliyor.
Kaynak: Star