Suriye'nin İsrail çelişkileri şaşırtıcı

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e göre, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad İsrail’le müzakerelerde Türkiye’nin arabuluculuğuna dair isteğini yineledi. Gül geçen hafta Esad’la İstanbul’da yaptığı basın toplantısında, ‘Suriye’nin müzakereleri kaldığı yerden başlatmaya hazır olduğunu söylediğini’ ilan etti. Dikkat çeken nokta şu: Şam, Filistinli müzakerecilerin İsrail’le ABD arabuluculuğunda müzakereye başlamasını ikinci defa
reddetti. Fakat Türkiye’nin arabuluculuğuyla aynı İsrail’le müzakere etme eğilimini açıklıyor.
İş bu noktayla da sınırlı değil; zira Suriye lideri basın toplantısında, “Savaş riski sadece yüzde 1 oranında olsa da... savaşın önüne geçmenin tek çözümü barış için çalışmaktır” dedi. Bu dil tabii ki, İran cumhurbaşkanı yardımcısının geçen haftaki Şam ziyaretinde duyduğumuz dilden tamamen farklı. Esad bu ziyaret sırasında, “Suriye veya Lübnan’a saldırmayı düşünenlere söylüyorum... bu kez bize ne kadar güçlü bir saldırı düzenlersiniz, biz de sizi
o derece sakatlarız” demişti.
Hem Suriye’nin hem de Türkiye’nin açıklamaları bir dizi önemli mesaj içeriyor. Özellikle de ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Suriye’nin yaptığı açıklamaların ya savaş ya da barış anlamına geldiğini ilan etmesi sonrası şu açık: Suriye tutumunu, ABD’nin tam olarak görebileceği bir şekilde doğrudan bir tavırla açıklamaya karar verdi. Pek çok Arap gibi Suriyeliler de İsrail’le barış yapma ihtimaline inanmıyor. Fakat Türkiye kanalıyla barış sürecine tutunuyor gibi görünmek istiyorlar.
Bugün Şam ‘al ve iste’ bağlamındaki iyi bilinen siyasi ilkenin aksine, zaman kazanmak ve kendi müzakere konumunu güçlendirmek amacıyla ‘reddet ve görüş’ yollu ilke yönünde yürüyor. Bu tutumun tehlikesi şu: Sonuçlar, ne savaş yapılan ne de barış sağlanan bir dönemin sonuçlarına benzeyecek, ki Esad’ın kendisi Türkiye’de şu uyarıda bulunmuştu: “Ne savaşın ne de barışın varolduğu bir ortamdayız ve bu, yine ya barışla ya da savaşla bitecek, geçici bir durum. Bu nedenle barışa ulaşmak için çalışıyoruz.” Bu durumun bir diğer paradoksu da, herkesin Suriye’nin planından haberdar olması; planın sadece rakip takımın hocası için değil, izleyiciler için bile açık hale gelmesi. (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, genel yayın yönetmeni, 10 Mayıs 2010)

Kaynak: Radikal