Cuma akşamı Şam yakınlarında Rus hava saldırısında ölen eski Ceyş-ül İslam lideri Zehran Alluş, Suriye’de ihtilafın başlangıcından bu yana öldürülen diğer muhalefet liderlerinden daha geniş çaplı üzüntüye yol açtı. O bir yandan da Suriye’de Şiilerin ortadan kaldırılmasına yönelik mezhepçi ifadeleri sebebiyle kınandı.
Mezhepçi ifadeleri haklı görülemez. Zira bu ifadeler, zaten kutuplaşmış bir ülkede gerilimi iyice tırmandırdı. Ceyş-ül İslam, aşırı uçtaki diğer gruplara karşı, özellikle Suriye içinde Hizbullah liderliğindeki saldırılarla dini kutuplaşmanın zirveye çıktığı 2013 sonlarında kötü bir dini üstünlük oyunu oynamaktan suçluydu. Ama grubu aşırı uç teşkilatlarla bir hale getirmek, özellikle bu tür ifadeler grubun maksat ve eylemlerini hiçbir şekilde yansıtmıyorsa bir hatadır.
Alluş ve ona bağlı grup üyeleriyle görüşen insanlar, bu tür ifadelere karşı çıktılar. Bunlar arasında Suriye’deki dini azınlıkların mensupları da vardı. Mesela Hristiyan bir muhalif olan Bessam Maluf, Alluş’la yaptığı ve grubun faaliyetlerde bulunduğu Şam’ın dış kesimlerinde kiliselerin hedef alınmaması hususunda onu ikaz ettiği bir görüşmeyi hatırlattı. Maluf’un aktardığına göre Alluş, Hristiyanları kastederek, “Siz bizim bir parçamızsınız, biz de sizin bir parçanızız. Kimsenin evlerin, kiliselerin ya da insanların kutsiyetini ihlal etmesine müsaade etmeyeceğiz. Hatta Aleviler bile… Onlar bizim düşmanımız değiller, onlar rejimin kurbanlarıdır” demiş.
Maluf ekledi: “Onun dini görüşü, kuşatma altında yaşayan gençleri IŞİD’den uzak tutmaya ve onları Ceyş-üş İslam’a katılmaya teşvik etmekti.”
Alluş, eğer IŞİD’le kararlı ve kesintisiz bir şekilde savaş veren ilk isyancı lider değilse ilk isyancı liderlerden biriydi. IŞİD’le gönülsüz olarak ya da ara ara savaşan grupların aksine Ceyş-ül İslam, Şam yakınlarında kontrol ettiği bölgelere IŞİD’in ayak basmasını tek başına önlemesiyle biliniyor. Eğer IŞİD, Şam eteklerinde küçük bir oyuncuysa bu, Ceyş-ül İslam sebebiyledir.
Ceyş-ül İslam’a bir din adamı tarafından liderlik edilmesi genelde gözlemcileri yanıltır. Teşkilat, Baas Partisi’nin yükselişinden önce Guta bölgesinde onlarca yıldır zaten mevcut olan muhafazakar dini tabanı temsil eder. Bu, bölgenin sosyal karakterinin bir parçasıdır.
Alluş, modern Selefiliğin önde gelen isimlerinden, Arnavutluk asıllı Suriyeli din adamı Nasreddin El Albani’nin öğrencisiydi. Albani, Müslüman Kardeşler’le cihatçılar denilenleri eleştirmesiyle biliniyordu. Ceyş-ül İslam’la diğer askeri gruplar arasında sık sık gün yüzüne çıkan gerilim, bu kasabalarda zaten mevcut olan sosyal gerginliklerin bir yansımasıdır. Ceyş-ül İslam, büyük ölçüde, Guta bölgesinde görülen geleneksel Selefi kurallarına bağlıdır. Diğer grup Ecnad El Şam ise yaklaşık bir asırdır bölgede bulunan, Zeyd Cemaati ya da Zeyd Grubu olarak bilinen Sufi hareketini temsil eder.
Bu iki grup savaş alanında genelde iş birliği yapsa da belki de ülkede başka hiçbir yerde olmadığı kadar rakiptirler. Bu iki koldan ayrılmalar geçicidir ve bu, Şam’ın dış kesimlerindeki sakinlerin her gün çektikleri, bazen kimyasal silahları da içeren tahayyülü mümkün olmayan acılardan kaynaklanır.
Bu iki kol, asırlık organik hareketleri temsil eder ve bu yüzden kolayca göz ardı edilemez. Bu gerçek, emsali olmayan aç bırakma kampanyalarına rağmen rejimin bu kasabaları zorla ele geçirememesinin arkasındaki önemli faktörlerden biridir. Kuşatma, top ateşine tutma ve bombardımanlarla hükümetin en seçkin kuvvetlerinin bir kısmının bu topraklardan pek de uzakta faaliyet göstermemesine rağmen… Bu gerçek, Ceyş-ül İslam da dahil, bu tür kuvvetlerin ayakta kalmalarını da sağlıyor.
Grubun yeni lideri olarak İsam Buveydani’nin seçilmesi, grubun hızla iyileşmesine katkı yapacaktır. Buveydani, Ceyş-ül İslam’ın ilk kuruluşu Siriyyat El İslam ya da İslam Tugayı’nın kurucu lideriydi ve başından beri onun saha komutanıydı. O, askeri yeterliliklerinin yanı sıra, bölgedeki din adamlarından dini eğitim alan, iyi bilinen bir Şam ailesinden geliyor.
Eski liderin geniş çaplı üzüntüye yol açması -en büyük rakipleri dahil, IŞİD ise hariç, onlar ölümü neşeyle karşıladı- mevcut gerilimi dindirebilir. Ölümün askeri iş birliğini artırması da muhtemeldir. Askeri iş birliğinin, son zamanlarda anlaşmazlıklar, rekabet ve ölçülü husumet sebebiyle altı oyulmuştu. Daha önemlisi, Alluş rejimle önerilen ateşkesi prensipte kabul etti ama kısa süre sonra hedef alındı. Bu, rejimle nasıl başa çıkılacağı konusundaki farklı tutumları yaklaştırabilir. Bu hissiyat, onun ölümü sonrasındaki üzüntülerde de görülüyor.
Alluş’un mirası konusunda taban tabana zıt görüşler, böylesine etkili bir isyancı liderin statüsüyle uyumludur. Onun ölümü ihtilafta bir safhanın sonu, yeni -ve belirsiz- bir safhanın da başlangıcına işaret ediyor. Alluş için savaşanlar, onun dar görüşlü gözlemciler tarafından ne şekilde algılandığına bakmadan, mirası hakkında zaten hükümlerini veriyor.
Kaynak: The National
Dünya Bülteni için çeviren: Mehmet Şeyhoğlu
Yazar hakkında
Hasan Hasan, Chatham House Orta Doğu ve Güney Afrika programında araştırmacı ve “IŞİD: Terör Ordusu’nun İç Yüzü” (ISIS: Inside the Army of Terror) kitabının yazarlarından biridir.