Suriye'deki çatışma zorlu meselelere yol açıyor

Beşşar Esad’ın Pazar günü yaptığı sert konuşma, ülkedeki çatışmada yeni ve nihâi safhayı tetikleyecek gibidir. Ölüm, yıkım, bölgesel hasar sınırlandırılacaksa şayet, çatışmanın bazı çok önemli yönleri hakkında ateşli tartışmaları da teşvik edecektir.

Esad’ın konuşması, vatandaş ayaklanmasının patlak verdiği 2011 Mart’ından beri rejimin belli ettiği şeyi teyid etmekten ibaretti: Muhaliflerini ezmek, sivil nüfusu tedhiş edip kalıcı bir şekilde baş eğdirmek için ayrım gütmeden büyük bir askeri güç kullanacaktır. Rejim bu bakımdan son derece tutarlıdır fakat bu politikası tutarlı bir şekilde sürekli başarısız olmuş ve ayaklanmanın yoğunluk ve kapsamını artırarak tam tersi tepkiler üretmiştir.

Suriye’de şu an ancak askeri bir çözüm mümkün görünüyor; en muhtemel olanı, rejimin bir noktada devrilmesidir. Muhalefet güçleri Kofi Annan’ın aracılık çabaları sırasında bu yaz şunu fark ettiler: Çatışmanın siyasi çözümü olmayacak çünkü Esad devleti ve kaynakları kontrolünü sürdürmekte ısrar ediyor ve uluslararası câmianın rejimi devirmesi için muhalefete verdiği destek kayda değer bir askeri yardım veya Libya’da olduğu gibi askeri müdahale içermeyecek.

Esad’ın Pazar günkü konuşması, vatandaşlarının ezici bir çoğunluğunun, dünyadaki pek çok hükümetin o ve ailesinin yönetimden geri dönülmeyecek şekilde uzaklaşmasını ve ağır, güvenlik zihniyetli otoriteryan yönetim sistemine bir son vermek istedikleri gerçeğini kabullenmeyi reddedişini yeniden teyid etmiştir. Silahlı muhalefetin yeniden gruplanması ve stratejilerini buna göre ayarlamaları muhtemeldir. Askeri harekât artarken, bir dizi önemli siyasi mesele öne çıkacaktır.

Birincisi, uluslararası câmianın insanlığa karşı suç ve savaş suçları halinde sivilleri “koruma yükümlülüğüdür.” BM Suriye’de 60.000 kişinin hayatını kaybettiğini tahmin ediyor; cinayetlerin vahşi tabiatı ve ölümlerin artmasıyla birleşince, tüm bunlar dünyada son otuz yıldır çokça tartışılan koruma yükümlülüğü doktrinin hesaba katılacağı bir an olduğunu telkin etmektedir. Koruma yükümlülüğünün yalnızca savunmasız Beyaz Avrupalılara (Kosova) veya Avrupa’ya bitişik petrol devletlerine (Libya) mi çalıştığı merak konusudur.

İkincisi, Esad ve üst düzey yöneticileri bir Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılamalı mı yoksa (Yemen’de olduğu gibi) yargılamayıp çekilme ve çatışmayı noktalama şıkkı mı verilmeli? Felsefi bir ikilem ve zorlu bir siyasi gerçekliktir bu: Yargılayıp adâlet mi tesis etmeli (sadece ölüm ve şiddeti artırmakla kalabilir ve duruşmalara hiçbiri getirilemeyebilir) yoksa güvenli bir cennete gitmek üzere Esad ve ailesine ülkeyi terk etmelerine müsaade ederek ölümleri mi durdurmalı?

Üçüncüsü, önde gelen liderleri Esad rejiminin düşüşüne gözükara bir son çare olarak Nusayri bölgesine ricât edip Sünnilere karşı bir etnik temizlik seçeneğine yönelmesinler diye Suriye’deki Nusayri cemaatle bir düzenleneme üzerinde çalışmak.  Esad’ın Nusayrileri kendi bekalarının onun yanında savaşmaya bağlı olduğu hissine kaptırma stratejisini engellemekte önemli bir adımdır bu.

Dördüncüsü, Esad rejiminde (ve muhalefette) Suriye halkına karşı savaş suçları işlemiş olanların hesap vereceği muteber, gerçekçi bir adâlet mekanizmasının kurulması. Böylelikle Esad sonrası döneme hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygı temelinde yumuşak bir geçiş teşvik edilmiş olur. Geçiş başlasa bile devlet yapısının çöktüğü veya yıkıldığı Irak’taki hatalardan kaçınmak hayatidir; bunun yerine devlet ve toplumun polis, gıda dağıtımı, ulaşım, adâlet gibi çekirdek kurumları ayakta kalmalıydı. Bu ise en kötü savaş suçlarına bulaşmış olanların teşhis edilip sorumlu tutulmalarını sağlayacak mekanizma gerektirir; binlerce memur ve güvenlik personeline Esad’ın yönetim sisteminin sırf bir parçası olmalarının suç olmadığı da açık edilmelidir.

Beşinci mesele Suriye’yi aşmaktadır fakat gelecek aylarda pek çok insanı meşgul etmesi muhtemeldir: BM Güvenlik Konseyi mekanizması dünyada barış ve güvenliği sağlamakta yaşayabilir bir mekanizma mıdır yoksa değişmesi mi gerekir? Suriye’de nasıl ilerlemek gerektiği hususunda Rusya ve ABD’nin yaşadığı anlaşmazlık Güvenlik Konseyini felç etti ve çatışmanın artmasını engellemedi.

Kaynak: Agence Global

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı